Admin SİTE KURUCUSU
Mesaj Sayısı : 288 Doğum tarihi : 06/12/87 Yaş : 36 Nerden : uşak İş/Hobiler : internet Lakap : SİTE SAHİBİ Kayıt tarihi : 05/08/08
| Konu: BEN AŞKIMI BEKLERKEN Perş. Eyl. 04, 2008 11:11 pm | |
| BEN AŞKIMI BEKLERKEN
Genç kız her gün olduğu gibi o günde yolunda giderken düşünceliydi. Zaten uzun zamandır bu halinden kurtulamamıştı. Düşüncelerinde hep onun gözleri vardı aklında onun gülüşü ve konuştukları her kelime tekrar tekrar çınlıyordu. Gözleri baktığı her kişiyi o diye görüyordu yani aklı oyun oynuyordu hiç oynamadığı kadar. Yürürken sadece yaşamak için yaşadığını fark etti. Onsuz geçen her günü onu daha da karamsar yapıyordu, daha çok ızdırap veriyordu, acı çekiyordu. İnsanları, yaşamayı, mutluluğu, gülmeyi hep onunla özdeştirip sadece onunla var olduğunu düşünüyordu. O gün yine her zamanki gibi köprünün üstünden geçiyordu. ?Ah bir dili olsa da konuşsa? acıyla yürüdüğü her adımda içindekileri anlatabilseydi. Kalbinde acıdan başka bir şeyi olmayan bu genç kızın hüzünlerini anlatabilseydi. Her adımda nasıl ağır ağır yürümek bile içinden gelmeden nasılda zorla yürüdüğünü. Bir zamanlar sevdiği bir insan olduğunu onun yanında mutluluktan havalara uçarak yürümelerini, onun gözlerinde bir cenneti var ettiğini, her kelimesinde bir çocuğun konuşması gibi heyecan ve coşkuyu yakalamasını, büyük bir aşkla ona sarılmasını...
Şimdi ise o firari sevgilinin yasını tutuyordu kalbi, daha ne kadar dayanabileceğini bilmeden. Rüzgar saçlarını okşarcasına ılık ılık esiyordu. Saçları çok güzeldi uzundu, rüzgarda dağılıyordu. Gözleri dünyanın en hüzünlü gözlerini taşıyordu, sanki her an bir yağmur tanesi düşecekmiş gibi bakışları manasızdı. Sadece yaşamak için yaşıyordu. Kendi kendine hep sorguluyordu hayatı. Neden doğdum? Neden ben varım? Neden onu sevdim? diye. Keşkeler aklının her köşesinde uçuşuyordu. Keşke doğmasaydım, keşke var olmasaydım, keşke hiç aşık olmasaydım...
Bazen denize bakardı köprünün üstünden, deniz ona huzur veriyordu. O engin mavilik büyük bir yalnızlık ve özgürlüktü onun için. Denizin güzelliği başka hiçbir güzelliğe benzemiyordu. Geceleri de ayın denize vurduğu yakamozları görüp aşkını hatırlardı. Tıpkı bizim gibi ! tıpkı bizim gibi kavuşamayan iki aşık misali diye düşünürdü. Kavuşamayan iki aşığa benzetirdi onları da. El ele yürüyen iki aşık görse kalbindeki ateşin bedenini yaktığını hisseder, içinden büyük bir ah geçirirdi. Hiçbir şey elinde değildi artık.
Oysa eskiden öylemiydi? Hayatı sever, insanları, yaşamayı, kendini kısacası her şeyi severdi. Aynaya baktığı zaman gözleriyle göz göze gelmek istemezdi. Çünkü kendi gözlerinde bile onu gördüğünü düşünürdü. Sır doluydu bakışları, acı dolu, umutsuzluk ve özlem dolu. Televizyondaki veya radyodaki bütün hüzünlü şarkılar sanki onun için yazılmıştı. Onları dinlerken hem acı çekiyor hem de bu acıdan değişik bir haz duyuyordu. Gönüllüydü sanki bunları yaşarken. Bir yerde güzel bir yazı bulduğunda hem ağlar hem de sonuna kadar okurdu. Artık kimse ile konuşmuyor, sadece okuyordu. Çok şey öğrenmişti o gittiğinden beri. Kendini avutmak için anlamlı veya anlamsız her şeyi okuyup dinler olmuştu, ama büyük bir sessizlikle. Sağır ve dilsiz gibi sadece yaşayarak. Içinden gelmiyordu biriyle konuşmak, içinden gelmiyordu mutluluk hakkında konuşmak...
Onu düşündüğü zamanlar dayanılmaz acılar çekiyordu. Onu unutmam lazım ne olursa olsun onu unutmam lazım diye geçiriyordu aklından. Onun sevmediğim yönlerini, beni nasıl kırdığını , onun yüzünden hayatımın dayanılmaz olduğunu düşünürsem belki onu unuturum diyordu... Ama ne var ki ne zaman onu düşünse onun hakkında tek bir kötü şey gelmiyordu aklına. Hep güzel geliyordu halâ güzel hayali. Küçücük bir evi vardı. Gecekondu sayılacak kadar küçük ama içinde huzur olan bir ev. Evin bir köşesinde duran sehpanın üstündeki balıkları en çok sevdiği bölümdü onun için. O balıklara gözü gibi bakardı önceleri. Şimdi ise bakımsızlıktan tek tek ölmüşlerdi. Yani onlarda bırakmıştı o yalnızlığında büsbütün. Evde kalabalık olmayacak kadar az kişi vardı. Bir annesi, bir babası, bir de küçük kardeşi. Onlar bile teselli olamıyordu yaşadıklarına. Aşk hem çok güzel bir o kadar da acı geliyordu ona. Ama yaşadıkları ona yetiyordu, hayaller kuruyordu. Belki bir gün, belki bir gün diyerek...
Yine her sabah olduğu gibi işe gitti, çıkışta o köprünün üzerindeydi ama bugün farklı olan bir şey vardı onun için kendini uzun zamandır hiç bu kadar huzurlu hissetmemişti. Bir karar vermişti artık, belki iyi belki kötü. O güzel saçları rüzgarda savrulurken sanki her şeye son kez bakar gibi özlemle bakıyordu. Bugün yürümüyordu o köprüde. Sadece durmuş denize bakıyordu, o çok sevdiği denize. Umutlarını, özlemlerini, hayallerini düşünerek. ..
Kalabalık bir grup insan başına toplanmıştı genç kızın. Yarım yamalak aralayabildiği gözleriyle hayal görüyorum sandı. Vah zavallı kız, neden yaptı? acaba, kim bilir ne derdi vardı? diyen kalabalığın sesleri yavaş yavaş uzaklaşıyordu kendinden. Sonunda o çok sevdiği denize, özgürlüğüne kavuşmuştu...
| |
|