|
| Fotoğraflarla Demokrasi Tarihimiz | |
| | |
Yazar | Mesaj |
---|
Admin SİTE KURUCUSU
Mesaj Sayısı : 288 Doğum tarihi : 06/12/87 Yaş : 36 Nerden : uşak İş/Hobiler : internet Lakap : SİTE SAHİBİ Kayıt tarihi : 05/08/08
| Konu: Fotoğraflarla Demokrasi Tarihimiz Salı Ağus. 26, 2008 8:00 pm | |
| FOTOĞRAFLARLA TÜRK DEMOKRASİ TARİHİ
1923-1950 Yılları Arası,
CHP (İnönü) Dönemi TELGRAF Lozan Türk Delegasyonu Başkanı ve Dışişleri Bakanı İsmet Paşa Hazretlerine, Millet ve hükümetin zat-ı âlilerine tevcih etmiş olduğu yeni vazifeyi muvaffakiyetle tamamlamış bulunuyorsunuz. Memlekete bir dizi faydalı hizmetten ibaret olan ömrünüzü bu defa da tarihi bir muvaffakiyetle taçlandırdınız. Uzun mücadelelerden sonra vatanımızın sulh ve istiklâle kavuştuğu bugünde parlak hizmetiniz dolayısıyla zât-ı alinizi, muhterem arkadaşlarımız Rıza Nur ve Hasan Beyleri ve mesainizde size yardım eden bütün delegeleri müteşekkirâne tebrik ederim.(Ankara; 24 Temmuz 1923 Gazi Mustafa Kemal TBMM Başkanı Başkomutan-Atatürk'ün Lozan Anlaşması sonrasında İnönü'ye yolladığı telgraf)Alıntı: Lozan Konferansı 20 Kasım 1922’de İsviçre'nin Lozan (Lausanne) kentinde başladı. Türkiye'yi İsmet Paşa temsil etti. Bir ara görüşmeler kesildi. Konferansın kesilmesinden iki hafta sonra İzmir İktisat Kongresi toplandı (17 Şubat - 4 Mart 1923). İktisat Kongresi’nde önemli bir karar alındı ve aşar kaldırıldı. Kongrede yeni iktisat devletinin esasları tespit edilmeye çalışıldı. Batıya, Türk-Sovyet işbirliği ve dostluğuna rağmen, Türkiye'nin kapitalist yoldan ayrılmayacağı mesajı verildi. 23 Nisan 1923 tarihinde kesilen Lozan görüşmeleri tekrar başladı.Yaklaşık 3-3,5 ay sonra 24 Temmuz 1923’te Lozan Antlaşması imzalandı. Bu anlaşma bağımsız Türkiye'nin de ilanıydı. 'Türkiye'nin idam fermanı' olarak nitelendirilen Sevr geçersiz sayıldı. Lozan Antlaşması’nın önemini Mustafa Kemal şöyle açıklamıştır: "Türk milleti aleyhine, asırlardan beri hazırlanmış ve Sevr Muahedesiyle ikmal edildiği zannedilmiş büyük bir suikastın yıkılmasını ifade eden bir vesikadır. Osmanlı tarihinde emsali görülmemiş bir siyasi zafer eseridir." Lozan Konferansı Lozan Konferansı İnönü - Churchill Alıntı: Lozan Anlaşması imzalandıktan sonra 1921 Anayasası’nda yapılan gerekli değişiklikler kabul edilerek 29 Ekim 1923’te Türkiye Cumhuriyeti kuruldu. TBMM Reisi olan Mustafa Kemal oybirliğiyle Cumhurbaşkanı seçildi. Mustafa Kemal, teşekkür konuşmasında "Türkiye Cumhuriyeti mesut, muvaffak ve muzaffer olacaktır!" dedi. 1920'li yıllarda cumhuriyet düzenleri ve demokrasi Avrupa'da ilerliyordu. Ancak bu 1930'larda yerini ırkçı, gerici ve baskıcı diktatörlüklere bırakacaktır. Dünya büyük çalkantıların yaşanacağı yeni bir döneme girecektir. Bu dönemlerde genç Türkiye Cumhuriyeti’nde ise beş başbakan tarafından sekiz hükümet kuruldu. Bu dönem aynı zamanda dünyanın da en çalkantılı dönemini ifade eder. Çünkü bir büyük dünya savaşından çıkan insanlık ikinci bir dünya savaşına girmiştir. 1Eylül 1939’da İkinci Dünya Savaşı başlamış ve yaklaşık altı yıl devam etmiştir. Birinci Dünya Savaşı’nda olduğu gibi İkinci Dünya Savaşı da genç Türkiye Cumhuriyeti’ni ve değişim yaşayan Türk insanını derinden sarsacaktır. Çünkü savaş dünyada olduğu gibi Anadolu’da da yokluk demektir. Bu devirde Türkiye'de döviz vardır ancak mal almak mümkün olamamaktadır... Çeşitli ülkelerle yapılan anlaşmalarla ülkeye kısıtlı ölçüde mal gelebilmektedir. Talep çok, mal üretimi ve arzı ise sınırlıdır. | |
| | | Admin SİTE KURUCUSU
Mesaj Sayısı : 288 Doğum tarihi : 06/12/87 Yaş : 36 Nerden : uşak İş/Hobiler : internet Lakap : SİTE SAHİBİ Kayıt tarihi : 05/08/08
| Konu: Geri: Fotoğraflarla Demokrasi Tarihimiz Salı Ağus. 26, 2008 8:01 pm | |
| Alıntı: Bu dönemde ithalat yapılamadığından, fiyatları tutabilmek amacıyla çeşitli kararlar alınır ve kanunlar çıkarılır. Milli Koruma Kanunu, birkaç defa düzeltilir. En ağır cezalar konur. Buna rağmen karaborsanın önüne bir türlü geçilemez. Bu arada yeni siyasal arayışlar da başlamıştır... 1946 senesinde Celal Bayar, dört arkadaşı ile beraber Demokrat Parti’yi kurar. CHP ile yeni kurulan DP arasında siyasi mücadele hızlanır. İşler unutulurken, siyasi kavgalar başlar. Tek parti iktidarı zamanında özellikle 1939 ve 1946 arasında halkın mahrumiyet içinde yaşamış olması, 1950 seçimlerinde CHP’ye büyük ölçüde oy kaybettirirken, bu DP'nin büyük çoğunlukla iktidara gelmesi anlamına da gelmektedir. 11 yıllık bu çalkantılı döneme hemen hemen İnönü damgasını vurmuştur. İnönü'ye 26 Aralık 1938 tarihinde yapılan CHP'nin 4. Olağanüstü Kurultayı'nda 'Milli Şef', 'Değişmez Genel Başkan' sıfatı verilir. İnönü, daha sonra 'Milli Şef' olarak anılacaktır. Ayrıca bu Kurultay’da bir süre önce hayatını kaybeden Atatürk 'Ebedi Şef' ilan edilecektir. Bu dönemin dikkat çekici bir başka olayı da 'Yavuz-Havuz' davası olarak da bilinen ve Türkiye'deki yolsuzluklar nedeniyle ilk kez Yüce Divan'ın yolunun açıldığı dava olmuştur. Bahriye Bakanlığı, Fethi Okyar'ın başkanlığındaki 3. Hükümet (22.11.1924-03.03.1925) döneminde 30 Aralık 1924’te kuruldu ve bakanlığa Cebelübereket (Osmaniye) Milletvekili İhsan Bey (Eryavuz) getirilmiştir. Bakanlığa atanmadan önce de Yavuz zırhlısının onarımı işiyle ilgilenen İhsan Bey, Enver Paşa’nın eniştesi Ömer Nazım Bey ve Bilecik Milletvekili Dr. Fikret Bey (Onuralp) ile şirket kurmuş ve hükümete birçok öneri götürmüştür. İhsan Bey de Bahriye Bakanı olduktan sonra Yavuz’un onarım işini Fransız Penoit Şirketi’ne verir. İhsan Eryavuz, Bahriye Bakanlığı görevini, Fethi Okyar hükümetinin istifası (3 Mart 1925) üzerine, İsmet İnönü'nün kurduğu hükümette (4. Hükümet 03.03.1925-01.11.1927) de sürdürür. Bahriye Bakanlığı, 1927 seçimlerinden sonra İsmet İnönü tarafından kurulan 5. Hükümet döneminde kaldırılır. İhsan Eryavuz'un bakanlığı döneminde Penoit Şirketi’ne, hükümete bilgi vermeksizin ayrıcalıklar tanıdığına ilişkin iddialar üzerine Başbakan İsmet İnönü’nün, 18 Aralık 1927’de Malatya Milletvekili sıfatıyla verdiği soru önergesiyle İhsan Eryavuz hakkında Meclis soruşturması açılır. Tarihe "Yavuz-Havuz Olayı" adıyla geçen konuyu araştıran Meclis Soruşturma Komisyonu, 13 Şubat 1928’de İhsan Eryavuz ve Dr. Fikret Onuralp'in dokunulmazlıklarının kaldırılmasına ve Divan-ı Ali'de (Yüce Divan) yargılanmalarına karar vermiştir. Davayı 16 Nisan 1928'de sonuçlandıran Yüce Divan, Dr. Fikret Onuralp'i dolandırıcılıktan 4 ay hapis, 100 lira ağır para, İhsan Eryavuz'u da görevi kötüye kullanmaktan ve rüşvet alma girişiminden 2 yıl ağır hapis ve iki yıl memuriyetten men cezasına çarptırır. Dolayısıyla bu karar Yüce Divan’ın Cumhuriyet döneminde verdiği ilk mahkumiyet kararı olmuştur. Atatürk-İnönü-Celal Bayar | |
| | | Admin SİTE KURUCUSU
Mesaj Sayısı : 288 Doğum tarihi : 06/12/87 Yaş : 36 Nerden : uşak İş/Hobiler : internet Lakap : SİTE SAHİBİ Kayıt tarihi : 05/08/08
| Konu: Geri: Fotoğraflarla Demokrasi Tarihimiz Salı Ağus. 26, 2008 8:01 pm | |
| Başbakan Ali Fethi Okyar Kazım Özalp TBMM Başkanı I. İnönü Hükümeti Programı:Alıntı: "Muhterem Arkadaşlar Reisicumhur Hazretleri tarafından intihab-ı umdeyi acianeme tevdi buyurulan vekilleri Meclis-i Ali’ce tasvip buyurmak suretiyle ishar buyurduğunuz teveccühe Hükümet namına arz ve teşekkür ederim. Hükümet, muvaffakiyetini daima Meclis-i Ali’nin müzaheret ve itimadında istinat bularak ve ondan kuvvet alarak arayacaktır. Arkadaşlar, takip edeceğimiz hareket, hutut-u esasiyesi itibariyle bütün dünyaca malumdur. Mevki-i iktidarda ve mevki-i mesuliyette bulunan ekseriyet fıkrasının millete arz ettiği ve milletin tasvip ettiği umdeler ve Meclis-i Ali’nin inkişaf ve terakki için, huzur ve müsalemet için öteden beri musırran iltizam ettiği esaslar; Cumhuriyet Hükümeti’nin hattı hareketi olacaktır. Dahilde huzur ve emniyeti ve terakki ve inkişaf temin etmek için Cumhuriyet Hükümeti, kemali azim ve :-):-):-):-)netle kemali ısrar ve takip ile hareket edecektir. Cumhuriyet Hükümeti’nin münâsebatı hariciyede üç sülesası Türkiye Cumhuriyeti’nin mevcudiyetini ve temamiyetini sağlam tutarak menâfi-i hayatiyesini gözönünden ayırmamak esası dahilinde müsalemeti, huzuru, hüsnü münasebatı mümkün olduğu kadar tevsi ve teyit etmekten ibarettir. Hem hudutlarımızla ve kendileri ile muahedatı imza edip safahatını tatbik etmekte olduğumuz ve diğer taraftan ve henüz münasebata girmediğimiz devletlerle samimi bir dostluk tesis için bütün kuvvetimizi sarf edeceğiz. Göreceğimiz hüsnüniyete fazlasıyla mukabele edeceğiz. Bu esaslar dahilinde Türkiye Cumhuriyeti menafi-i hayatiyesini muhafaza etmek için son derecede dikkatli olacaktır. Muhterem arkadaşlar, Meclis-i Ali’nin daima ishâr ettiği temenni ve arzu ettiği netice sözden ziyâde iş yapılmasıdır. Cumhuriyet Hükümeti sözden ziyâde iş yapmak fiiliyat ve tatbikat ile size ve milletinize emniyet bahı olmak için bütün kuvvetini sarf edecektir. Şiarımız faaliyet, gayret, iş yapmak arzusudur. Sizin müzaheretinizi istirham ederim ki bu müzaheret tefiki ilahiye de vesile-i tecelli olacaktır." (Başbakan İsmet İnönü, 1. İnönü Hükümeti Programı) | |
| | | Admin SİTE KURUCUSU
Mesaj Sayısı : 288 Doğum tarihi : 06/12/87 Yaş : 36 Nerden : uşak İş/Hobiler : internet Lakap : SİTE SAHİBİ Kayıt tarihi : 05/08/08
| Konu: Geri: Fotoğraflarla Demokrasi Tarihimiz Salı Ağus. 26, 2008 8:02 pm | |
| İnönü-Atatürk İnönü-Atatürk İnönü Eskişehir Türk Kuşu'nda Özel Sektör İstenilen Gelişmeyi Sağlayamadı
Alıntı: 1923-29 yılları arasında devlet özel girişimi teşvik etmek için yoğun çaba harcamıştır. Bu amaçla yapılanların başında, devlet tekelleri kurularak daha sonra bunların işletmesini özel sektöre devretmek gelmektedir. Ayrıca bu dönemde, milli sanayii geliştirmek için Teşvik-i Sanayi Kanunu ile birlikte çeşitli hammaddelerin ithalatını kolaylaştıran gümrük tedbirleri alınmıştır. Milli bankalar kurulmuş (İş Bankası, Tütüncüler Bankası ve Sanayi ve Maadin Bankası), İstanbul Ticaret ve Tahıl Borsası açılmıştır. Bu dönemde anonim şirketlerin kurulmaları da kolaylaştırılmıştır. Madenler ve sigara üretimi devletleştirilerek milli üretime dönük bir biçimde işletilmeye başlanmış, şeker fabrikaları için teşvik kanunu çıkartılmıştır. Ancak bu dönemde, devletin en az düzeydeki müdahaleci tutumuna rağmen, özel sektör istenilen gelişmeyi sağlayamamıştır. İnönü - Celal Bayar Bakırköy Bez Fabrikası'nda | |
| | | Admin SİTE KURUCUSU
Mesaj Sayısı : 288 Doğum tarihi : 06/12/87 Yaş : 36 Nerden : uşak İş/Hobiler : internet Lakap : SİTE SAHİBİ Kayıt tarihi : 05/08/08
| Konu: Geri: Fotoğraflarla Demokrasi Tarihimiz Salı Ağus. 26, 2008 8:02 pm | |
| Yeni Dünya Düzenine DoğruAlıntı: Uluslararası ortamın hızla bozulduğu 1930’ların ortalarında Türkiye, batı ve doğu sınırlarında birer güvenlik kuşağı oluşturmak için çaba göstermiştir. 1934’te Balkan Antantı’nın (Türkiye, Yunanistan, Romanya, Yugoslavya) ve 1937’de Sadabad Paktı’nın (Türkiye, İran, Irak, Afganistan) kurulmasında öncü rol oynamıştır. 1936 yılında ise Türkiye’ye stratejik Türk Boğazları üzerindeki egemenliğini iade eden ve Boğazlardan geçişi düzenleyen Montrö Sözleşmesi imzalanmıştır. 2. Dünya Savaşı’nın başlamasından sadece 16 yıl önce kurulan Türkiye Cumhuriyeti ilkelerine bağlı kalarak, son aylara kadar Nazi karşıtı koalisyonun savaşmayan müttefikleri arasında yer alan Türkiye, savaşın son döneminde yeni dünya düzeninde yerini alabilmek amacıyla Almanya’ya savaş ilan etmiştir. Alıntı: I. Bayar Hükümeti (01.11.1937-11.11.1938): 20 Eylül 1937'de İsmet İnönü'nün 45 gün izin alarak başbakanlıktan ayrılması üzerine Başbakan Vekilliği’ne getirilen Celal Bayar, İnönü'nün istifası ile boşalan başbakanlığa, Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk tarafından atandı. 8 Kasım 1937'de yapılan güvenoylamasına katılan 364 milletvekilinin tamamı kabul yönünde oy kullandı. Atatürk'ün vefatı üzerine İnönü, Cumhurbaşkanı seçildi. Yeni hükümetin kurulması için Bayar istifa etti. II. Bayar Hükümeti (11.11.1938-25.01.1939): Hükümeti kurma görevi Cumhurbaşkanı İsmet İnönü tarafından İzmir Milletvekili Celal Bayar'a verildi. 16 Kasım 1938'de yapılan güven-oylamasında kullanılan 342 oyun tamamı kabul çıktı. Bayar'ın, parti divanında seçim kararı alınması üzerine başbakanlıktan çekilmesiyle hükümet sona erdi. Başbakan Celal Bayar Atatürk - Celal Bayar | |
| | | Admin SİTE KURUCUSU
Mesaj Sayısı : 288 Doğum tarihi : 06/12/87 Yaş : 36 Nerden : uşak İş/Hobiler : internet Lakap : SİTE SAHİBİ Kayıt tarihi : 05/08/08
| Konu: Geri: Fotoğraflarla Demokrasi Tarihimiz Salı Ağus. 26, 2008 8:03 pm | |
| Savaş EkonomisiAlıntı: Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı’nın başarılı uygulaması ve hedeflere ulaşılması üzerine 1938 yılında İkinci Beş Yıllık Sanayi Planı hazırlanmıştır. Bu planın uygulanacağı yıllarda II. Dünya Savaşı’nın başlamış olması devletin savaş ekonomisine uygun bazı tedbirler almasına yol açmıştır. Celal Bayar Yurt Gezisinde Celal BAYAR Halka Seslenirken Cumhurbaşkanı Celal Bayar Alıntı: I. Saydam Hükümeti (25.01.1939-03.04.1939): Celal Bayar'ın istifasından sonra hükümeti kurma görevi Cumhurbaşkanı İsmet İnönü tarafından İstanbul Milletvekili Refik Saydam'a verildi. 27 Ocak 1939'da yapılan güvenoylamasında kullanılan 341 oyun tamamı kabul çıktı. Oylamaya 57 milletvekili katılmadı. Hükümet, 1939'da yapılan genel seçimler nedeniyle sona erdi. II. Saydam Hükümeti (03.04.1939-09.07.1942): Seçimler sonrasında oluşan yeni parlamentoda hükümeti kurma görevi Cumhurbaşkanı İsmet İnönü tarafından yeniden İstanbul Milletvekili Refik Saydam'a verildi. 424 üyeli TBMM'de 10 Nisan 1939'da yapılan güvenoylamasında 389 oy kullanıldı. Kullanılan oyların tamamı kabul çıktı. 35 milletvekili oylamaya katılmadı. Refik Saydam'ın görevi başında vefat etmesiyle hükümet sona erdi. Saydam Hükümeti dönemine 18 Ocak 1940 tarihinde çıkarılan Milli Koruma Kanunu damgasını vurdu. Çünkü böylece bir 'savaş ekonomisi' uygulamasına geçiliyordu. Başbakan Refik SAYDAM | |
| | | Admin SİTE KURUCUSU
Mesaj Sayısı : 288 Doğum tarihi : 06/12/87 Yaş : 36 Nerden : uşak İş/Hobiler : internet Lakap : SİTE SAHİBİ Kayıt tarihi : 05/08/08
| Konu: Geri: Fotoğraflarla Demokrasi Tarihimiz Salı Ağus. 26, 2008 8:03 pm | |
| 1950-1960 Yılları Arası, DP (Celal BAYAR, Adnan MENDERES) Dönemi
Adnan Menderes
Demokrasiye Doğru Adım AdımAlıntı: İkinci Dünya Savaşı’nda demokrasiler arasında yer almış olan Türkiye'nin, savaştan sonra iç politika bünyesinde esaslı bir gelişme görülür. Milli Kurtuluş Hareketi'nin birinci bölümünü yurdu yabancı kuvvetlerin istilasından kurtarmak teşkil eder. İkinci bölümü ise büyük bir iç değişme, bir devrim hareketi olarak devam etmiştir. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Türkiye'de demokrasinin gelişmesi bu devrim hareketinin devamından başka bir şey değildir. Yüzyıllarca mutlak bir idare altında yaşadıktan sonra, milli egemenlik sistemine geçmek kolay olmamıştır. Bu bakımdan Büyük Millet Meclisi kurulduktan ve Cumhuriyet ilan edildikten sonra Büyük Millet Meclisi’nin çalışmaları, bazı nedenlerle tek parti sistemine dayanmaktaydı. 1924'te girişilen çok partili rejime çeşitli olaylar yüzünden son verilmişti. Fakat İkinci Dünya Savaşı esnasında diğer özgür demokrasilerle ilişki kurulunca siyasi bünyeyi daha demokratik bir şekilde geliştirmek gerekti. Çünkü iki dereceli bir seçim ve tek parti hakimiyeti bağımsız demokrasinin kurulmasına engeldi. Bu nedenle savaş bitince çok partili sisteme geçmek zorunluluğu doğdu. Esasen devrimlerimiz bu yolda bir gelişme için gereken ortamı hazırlamış ve hür demokrasi fikrini milli bir dava olarak bilinçlendirmiştir. Toprak Kanunu Meclis’te görüşülürken kuvvetli bir muhalefet grubu belirmişti. Gerek Meclis’teki muhalif grup gerekse basın, Seçim Kanunu’nun değiştirilmesini, çok partili bir rejime girilmesi tezini savunuyorlardı. İktidarda bulunan Halk Partisi, Tek Dereceli Seçim Kanunu'nu çıkardı. 1946'da, Büyük Millet Meclisi’nin sekizinci devresinde tek dereceli seçim uygulandı. Yeni Seçim Kanunu ile gizli oy, açık tasnif sistemi kabul edilmişti. O zaman kurulmuş olan Demokrat Parti, 64 milletvekili ile Meclise girdi. Bu Meclis, 1950 yılında hukukçulardan meydana gelen bir heyet tarafından hazırlanan "Yeni Seçim Kanunu"nu kabul etti. 1945'te Büyük Millet Meclisi’nde belirmeye başlayan muhalefet, zamanla Meclis’te kuvvetli bir grup kurmayı başardı. Özellikle Toprak Kanunu’nun görüşülmesi sırasında, iktidarı şiddetle eleştiren muhalifler Halk Partisi’nden çekilmeye karar verdiler ve istifa ettiler. Demokrat Parti’nin(DP) Kuruluşu: Halk Partisi’nden istifa eden Celal Bayar, Adnan Menderes, Refik Koraltan, Fuat Köprülü aralarında anlaşarak 7 Ocak 1946'da Demokrat Parti adıyla yeni bir parti kurdular. Demokrat Parti, az zamanda faaliyet alanını genişleterek, kuvvetli bir muhalefet partisi haline geldi. 15 Ekim 1951'de toplanan Üçüncü Büyük Kongre’de tüzük ve programını yeniden saptadı. Demokrat Parti’nin Programı: Demokrat Parti, programının birinci maddesinde kuruluş amacını şöyle belirtmekteydi: "Siyasi hayatımızın, birbirine karşılıklı saygı gösteren partilerle idaresi lüzumuna inanan Demokrat Parti, Türkiye Cumhuriyeti’nde demokrasinin geniş ve ileri bir anlayışla gerçekleşmesine ve umumi siyasetin demokratik bir görüş ve zihniyetle yürütülmesine hizmet maksadıyla kurulmuştur" Diğer Partiler: 1945 yılından itibaren kurulan diğer partiler; Nuri Demirağ'ın kurduğu "Milli Kalkınma Partisi", Mareşal Fevzi Çakmak, General Sadık Aldoğan ve Hikmet Bayur'un kurdukları "Millet Partisi"dir. (1953'te kapatıldı) Daha sonra bu parti kurucularından bazıları birleşerek 1954'te Cumhuriyetçi Millet Partisi'ni kurdular. Bir de Türkiye Köylü Partisi vardır. 1946'da yapılan seçimlerde altmış dört milletvekili çıkaran Demokrat Parti, 1950 seçimlerine kadar Meclis’te muhalefet görevini yaptı. 1950’de Dokuzuncu Büyük Millet Meclisi devresi için yapılan seçim sonucunda 487 milletvekilliğinden 408'ini Demokrat Parti, 69'unu Cumhuriyet Halk Partisi, 1'ini Millet Partisi, 9'unu da bağımsızlar kazandı. Böylece Demokrat Parti büyük bir çoğunlukla iktidarı ele aldı. Dokuzuncu Büyük Millet Meclisi, 384 oyla Cumhurbaşkanlığı’na İstanbul Milletvekili Celal Bayar'ı seçti. Celal Bayar Türkiye'nin üçüncü Cumhurbaşkanı oldu. Celal Bayar da hükümeti kurma görevini Adnan Menderes'e verdi. Başbakan Adnan Menderes halkla | |
| | | Admin SİTE KURUCUSU
Mesaj Sayısı : 288 Doğum tarihi : 06/12/87 Yaş : 36 Nerden : uşak İş/Hobiler : internet Lakap : SİTE SAHİBİ Kayıt tarihi : 05/08/08
| Konu: Geri: Fotoğraflarla Demokrasi Tarihimiz Salı Ağus. 26, 2008 8:03 pm | |
| Başbakan Adnan Menderes,Havalanında Alıntı: İnönü'nün çok partili döneme geçiş kararıyla birlikte, bu dönemde, Celal Bayar’ın Cumhurbaşkanı ve Adnan Menderes’in başbakan olarak iktidarları 10 sene devam etti. CHP iktidarı DP’ye devrederken, Merkez Bankası’nda 280 milyon dolarlık döviz rezervi vardı. DP, ithalatı serbest bıraktı. Bu yüzden bir çok mal, özellikle çeşitli markalarda otomobiller, kamyonlar ve traktörler Türkiye'ye girmeye başlamıştır. 1954’te döviz rezervi sıfıra inmiş, karaborsa başlamıştır. 1954 - 1960 yılları arasında dünya piyasalarında istenen her malın temini mümkün olurken, Türkiye'de döviz yokluğu yüzünden ithalat yapılamadı. Gün geçtikçe karaborsa daha arttı, Milli Korunma Kanunu yeniden canlandırıldı. Fakat bunlar hiç bir işe yaramadı. Doların resmi fiyatı 2.80 TL iken karaborsa fiyatı 15.00 TL oldu. Ekonomi tamamen sarsıldı(7 Eylül kararları). İş aleminde etik kurallar alt-üst oldu. 4 Ağustos 1958 tarihinde 'İstikrar Tedbirleri' getirildiyse de olumlu bir sonuç alınamadı. Recep Peker, Menderes'i, aldığı kararlardan dolayı TBMM kürsüsünden 'psikopat ruhun ifadesi' diye ağır bir dille eleştirdi. Bayar'ı da halkı isyana kışkırtmakla suçladı. Bu eleştiriler sonrasında DP'li milletvekilleri Genel Kurul salonunu terk ettiler. İnönü olaya müdahale etti ve ortalık yatıştı. Ancak olaylar durulmayacaktır... Adnan Menderes - Celal Bayar Alıntı: 1950 - 1960 yılları arasında Adnan Menderes, memlekette bir takım yatırımların yapılması ve Türkiye’nin bir an evvel kalkınması için büyük çaba gösterdi. Döviz yokluğuna rağmen, borç alınarak bir kısmını özel sektörün gerçekleştirdiği birçok yatırım yapıldı. İstanbul’da imar hareketleri başladı. Ancak ekonominin bozulması, bu çalışmaların devamına fırsat vermedi. Bütün müdahalelere rağmen ekonomik durum kötüye gittikçe, CHP daha sert muhalefet yapmayı sürdürdü. Bir taraftan ekonomik sıkıntı, diğer taraftan CHP/DP mücadelesi her şeyi unutturdu. Ortaya 'Vatan Cephesi' çıkarıldı, tahkikat komisyonları kuruldu. 1960’ta sıkıyönetim ilân edildi. Harp Okulu yürüyüş yaptı. Üniversite gençliği sokaklara döküldü. 27 Mayıs 1960’ta Silahlı Kuvvetler iktidarı ele aldı. General Cemal Gürsel, Devlet ve Hükümet Başkanı olarak iş başına geçti. Durumdan sorumlu olarak başta Celal Bayar ve Adnan Menderes olmak üzere, DP milletvekillerinin hepsi tevkif edildi. Yassıada duruşmaları aylarca sürdü. Sonunda, DP iktidarı tasfiye edildi. Bu dönemin yine en dikkat çekici konularının başında bugün Türkiye'nin AB üyeliğini dahi etkileyecek duruma gelen Kıbrıs sorununun baş göstermesi gelir. Kıbrıs konusunda Türkiye'nin o dönemdeki iddiası 'Kıbrıs Türk'tür, Türk kalacaktır!' görüşüdür. 'Ya taksim ya ölüm!' ise öne çıkan bir başka slogandır. Adnan Menderes - Celal Bayar / Yurt Gezisinde Celal Bayar ve Adnan Menderes yurt gezisinde Menderes temel atma töreninde Menderes meydan mitinginde halkla | |
| | | Admin SİTE KURUCUSU
Mesaj Sayısı : 288 Doğum tarihi : 06/12/87 Yaş : 36 Nerden : uşak İş/Hobiler : internet Lakap : SİTE SAHİBİ Kayıt tarihi : 05/08/08
| Konu: Geri: Fotoğraflarla Demokrasi Tarihimiz Salı Ağus. 26, 2008 8:04 pm | |
| Menderes bir müzede Bayar-Menderes yurt içi ziyaretlerde Menderes bir açılışı yaparken Menderes çalışma odasında Enflasyon DüşürülemiyorAlıntı: 1950-1953 döneminde gerek tarımda gerekse sanayileşmede önemli gelişmeler sağlanmıştır. Tarımın makineleşmesi, kredi imkanları ve tarım için belirlenen yüksek fiyat politikası ile birlikte iklimin elverişli olması, bu dönemde tarım üretimini artırmıştır. Aynı zamanda, yabancı sermaye girişini kolaylaştırıcı uygulamalar, para arzının artırılması, ithalatın sınırlandırılması ve dış krediler ile yardımlar sayesinde de hızlı bir gelişme gözlenmiştir. Bu dönemde, büyük kamu yatırımlarına ağırlık verilmiştir. 1954'den sonra plansız yatırımların yapılması nedeniyle artan ithalatın finansmanında, dış yardımlara paralel olarak döviz rezervlerinin kullanılması sonucu zorluklarla karşılaşılmıştır. Bankaların tarım ve sanayi sektörüne açtığı kredilerin yükseltilmesi yanında plansız yatırımların yapılması ve 1956 yılında Milli Koruma Kanunu'nun yeniden yürürlüğe konulması sonucunda, fiyatlar üzerinde suni bir baskı yaratılmış, enflasyon körüklenmiştir. 1958 yılında tekrar ekonomik istikrarı sağlamak için sıkı para ve maliye politikaları ve ihracatı teşvik tedbirleri gibi bir takım ekonomik tedbirler alındıysa da enflasyonist gidiş önlenememiştir. 1950-1960 Yılları Arası, Cumhurbaşkanları, Meclis Başkanları ve Hükümetleri:Alıntı: I. Menderes Hükümeti (22.05.1950-09.03.1951): 14 Mayıs 1950'de yapılan genel seçimler sonunda DP, tek başına hükümet kuracak çoğunluğu elde etti. 22 Mayıs 1950'de yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde İsmet İnönü'nün yerine Celal Bayar bu göreve getirildi. Hükümeti kurma görevi de Cumhurbaşkanı Celal Bayar tarafından İstanbul Milletvekili Adnan Menderes'e verildi. TBMM'de 2 Haziran 1950'de yapılan güvenoylamasına katılan 282 milletvekilinin tamamı kabul yönünde oy kullandı. 192 milletvekili ise oylamaya katılmadı. Menderes, günün şartlarına göre yeni bir kabine kurmak için istifa etti. II. Menderes Hükümeti (09.03.1951-17.05.1954): Hükümeti kurma görevi Cumhurbaşkanı Celal Bayar tarafından İstanbul Milletvekili Adnan Menderes'e verildi. 2 Nisan 1951'de yapılan güvenoylamasına katılan 396 milletvekilinin 346'sı kabul, 50'si ret yönünde oy kullandı. 73 milletvekili ise oylamaya katılmadı. Hükümet, 1954'te yapılan genel seçimler nedeniyle sona erdi. III. Menderes Hükümeti (17.05.1954-09.12.1955): Genel seçimler sonrasında hükümeti kurma görevi Cumhurbaşkanı Celal Bayar tarafından İstanbul Milletvekili Adnan Menderes'e verildi. TBMM'de 26 Mayıs 1954'te yapılan güvenoylamasına katılan 520 milletvekilinin 491'i kabul, 27'si ret yönünde oy kullandı. 17 milletvekili oylamaya katılmadı. Menderes, DP grubundaki reform isteklerinden kaynaklanan huzursuzluk nedeniyle istifa etti. IV. Menderes Hükümeti (09.12.1955-25.11.1957): Hükümeti kurma görevi Cumhurbaşkanı Celal Bayar tarafından İstanbul Milletvekili Adnan Menderes'e verildi. 16 Aralık 1955'te yapılan güvenoylamasında hükümet 389 milletvekilinin desteğini aldı. Hükümet, 1957'de yapılan genel seçimler nedeniyle sona erdi. V. Menderes Hükümeti (25.11.1957-27.05.1960): Hükümeti kurma görevi Cumhurbaşkanı Celal Bayar tarafından İstanbul Milletvekili Adnan Menderes'e verildi. 610 üyeli TBMM'de 4 Aralık 1957'de yapılan güvenoylamasına katılan 536 milletvekilinin 403'ü kabul, 133'ü ret yönünde oy kullandı. DP iktidarı, 27 Mayıs 1960'ta askeri müdahaleyle sona erdi. Adnan Menderes'in 5 hükümet kurduğu 1950-1960 yılları arasında TBMM Başkanlığı’nı Refik Koraltan yaptı. TBMM Başkanı Refik Koraltan | |
| | | Admin SİTE KURUCUSU
Mesaj Sayısı : 288 Doğum tarihi : 06/12/87 Yaş : 36 Nerden : uşak İş/Hobiler : internet Lakap : SİTE SAHİBİ Kayıt tarihi : 05/08/08
| Konu: Geri: Fotoğraflarla Demokrasi Tarihimiz Salı Ağus. 26, 2008 8:06 pm | |
| 27 Mayıs 1960 sabahı Ankara Radyosu'ndan yapılan bir anons, insanları bir anda heyecanlandırdı. Tek haberleşme aracı olan devlet radyosundan evlere ulaşan anonsta ‘‘Bugün, demokrasimizin içine düştüğü buhran ve en son müessif hadiseler dolayısıyla ve kardeş kavgasına meydan vermemek maksadıyla, Türk Silahlı Kuvvetleri, memleketin idaresini eline almıştır’’ deniliyordu. Bu Türk halkının ihtilalle ilk defa tanışmasıydı...Menderes Meclis konuşması yaparken Başbakan Adnan Menderes ve Bakanlar Kurulu 5 Yıllık PlanlarAlıntı: Siyasi bunalımla birlikte 1960 yılında yeni bir Anayasa hazırlanarak, uzun vadeli bir ekonomik planın yapılması çalışmalarına yeniden başlanmıştır. Bunun için ilk önce 1960 yılında Devlet Planlama Teşkilatı(DPT) kurulmuştur. Ayrıca, 1958 yılında alınan istikrar önlemleri, 27 Mayıs 1960'tan sonra eskisinden daha sıkı bir biçimde uygulanmaya devam etmiştir. 1962 yılında ise bir yıl süreli bir plan hazırlanmış ve planın başarılı olması üzerine, bundan sonra, beş yıllık planlar hazırlanmaya başlanmıştır. Adnan Menderes yabancı ülke temsilcileriyle Celal Bayar yabancı ülke temsilcileriyle Darbenin Ayak Sesleri (27 Mayıs 1960)Alıntı: 1959 yılı iktidar ve muhalefet arasındaki ilişkiler açısından son derece gergin geçmişti. Bu gerginlik 1960'a girildiğinde bir türlü yumuşatılamadığı gibi aksine daha da sertleşti. 7 Nisan'da DP Meclis Grubu bir bildiri yayımladı. Bildiride CHP'nin ülkedeki bütün yıkıcı grupları çevresinde topladığı, halkı, orduyu iktidara karşı ayaklanmaya kışkırttığı öne sürüldü. Bu bildirinin ardından DP Meclis Grubu TBMM Başkanlığı'na muhalefetin eylemlerinin soruşturulması için bir önerge verdi. Önerge 18 Nisan'da Meclis'te büyük bir çoğunlukla kabul edildi. Buna göre bir Tahkikat Komisyon'u oluşturulacak ve bu komisyon üç ay boyunca muhalefetin ve basının eylemlerini soruşturacaktı. Muhalefet ve basını soruşturmak için Tahkikat Komisyonu kurulması ülkede geniş yankı yaptı. Komisyon görevine başlar başlamaz, Ankara ve İstanbul'da öğrenciler protesto gösterileri düzenlediler. 26 Nisan'da İstanbul Üniversitesi öğretim üyeleri baskıları protesto ederken, 28 Nisan'da da öğrenciler merkez binada bir toplantı düzenlediler. Güvenlik güçlerinin toplantıya müdahale etmesiyle olay çıktı. Üniversite içinde başlayan çatışma Beyazıt Meydanı'na taştı. Olaylar nedeniyle Ankara ve İstanbul'da sıkıyönetim ilan edildi ve gece sokağa çıkma yasağı kondu, ancak öğrencilerin gösterileri durmadı... “28-29 Nisan gösterilerinden sonra bu kez DP yönetimi, 5 Mayıs günü saat 05.00'te, Ankara'da Kızılay Meydanı'nda bir gösteri düzenlemeye karar verdi. Buna göre iktidar partisine mensup gençler, Kızılay Meydanı'nda, Meclis'ten çıkıp Çankaya'ya gidecek olan Celal Bayar ve Adnan Menderes'i alkışlayıp destekleyeceklerdi. Ama iktidara karşı olan gençler de plandan haberdar oldular ve 555K (5'inci ayın 5'inci günü saat 5'te Kızılay Meydanı'nda) parolasını geniş bir öğrenci kitlesine duyurdular. 5 Mayıs günü iktidara karşı olan gençler, Kızılay'a akın ederken, iktidarı destekleme amacıyla Kızılay'a gelen DP yanlısı gençler azınlıkta kaldı. Meydana gelen Bayar ve Menderes burada çok büyük protestolarla karşılaştı. Hatta bazı göstericiler Menderes'i tartakladılar. Menderes bir gazetecinin arabasına binerek meydandan güçlükle uzaklaştırıldı. Ordu içinde de 10 yıllık DP iktidarına karşı alttan alta başlayan hareket, protesto gösterileri sırasında kendini açıkça belli etmeye başlamıştı. Özellikle 29 Nisan'daki gösteriler sırasındaki öğrenci-ordu dayanışması dikkat çekiciydi. Ankara'daki 5 Mayıs gösterilerinden iki gün önce de Kara Kuvvetleri Komutanı Cemal Gürsel, Milli Savunma Bakanı Ethem Menderes'e bir mektup göndermiş ve ülkenin içinde bulunduğu bunalımdan çıkış için bazı önerilerde bulunmuştu. 21 Mayıs'ta bu kez Ankara'daki Harp Okulu öğrencileri iktidarı protesto için bir gösteri yürüyüşü düzenlediler. Artık 'ok yaydan çıkmıştı'. Gerginlik doruktaydı. Bu arada Başbakan Menderes, bir açıklama yaparak Tahkikat Komisyonu'nu başlangıçta üç ay olarak öngörülen çalışmalarını tamamladığını, raporun yakında Meclis'e sunulacağını kamuoyuna duyurdu. Ancak bu açıklama darbecileri daha önce almış oldukları yönetime el koyma kararından vazgeçirmedi. Geniş bir kesim de ordunun yönetime el koymasını sabırsızlıkla bekliyor-du. Menderes'in, Tahkikat Komisyonu'nun, CHP hakkında verilen önergeyle ilgili çalışmalarını tamamladığını açıklamasından iki gün sonra 27 Mayıs 1960'ta başkanlığını Orgeneral Cemal Gürsel'in yaptığı ve Milli Birlik Komitesi adı altında toplanan bir subay grubu, emirleri altındaki askeri birliklerle birlikte Ankara ve İstanbul'daki bazı önemli yerleri ele geçirdi ve Türk Silahlı Kuvvetleri adına yönetime doğrudan el koyduğunu açıkladı. 27 Mayıs sabahı, Silahlı Kuvvetler adına radyodan yayınlanan bildiride, "Bugün demokrasimizin içine düştüğü buhran ve son müessif hadiseler dolayısıyla ve kardeş kavgalarına meydan vermemek maksadıyla Türk Silahlı Kuvvetleri memleketin idaresini eline almıştır" deniyordu. Eskişehir'den dönmekte olan Baş-bakan Adnan Menderes, Kütahya yolunda tutuklanarak Ankara'ya getirildi. Daha sonra Celal Bayar, hükümet üyeleri ve DP'li milletvekilleriyle birlikte İstanbul'a, oradan da Yassıada'ya gönderildi. 24 Eylül 1960'ta Yüksek Adalet Divanı kuruldu. Yüksek Adalet Divanı 14 Ekim'de Yassıada'da çalışmalarına başladı. Tutuklular hakkında 17 dava açıldı: 6 -7 Eylül Olayları Davası, Vinileks Şirketi Davası, Dolandırıcılık Davası, Arsa Davası, Ali Ipar Davası, Değirmen Davası, Barbara Davası, Örtülü Ödenek Davası, Radyo Davası, Topkapı Olayları Davası, Çanakkale Olayı Davası, Kayseri Olayı Davası, Demokrat İzmir Davası, Üniversite Olayları Davası, İstimlak Davası, Vatan Cephesi Davası, Anayasa'nın İhlali Davası..... 11 ay bir gün süren davalar 15 Eylül 1961'de sona erdi. Bu süre içinde yargılanan Bayar, Menderes, Bakanlar Kurulu Üyeleri, DP milletvekilleri ve Genelkurmay eski başkanı Rüştü Erdelhun'un da aralarında bulunduğu toplam 592 sanıktan, 228'i hakkında idam cezası istendi. Toplam 202 oturum yapılırken, binin üzerinde tanık dinlendi. DP'nin önde gelenlerinden 31 sanık ömür boyu hapis cezasına çarptırılırken, 418 sanığa altı ayla 20 yıl arasında değişen çeşitli hapis cezaları verildi. 123 sanık beraat etti. Beş sanık hakkında dava düştü. 16 ay boyunca Yassıada'da kalan Adnan Menderes, hakkında açılan 6 davadan birinde beraat ederken, diğerlerinden mahkum edildi. Yüksek Adalet Divanı Menderes'in de bulunduğu 15 kişiyi idama mahkum etti. MBK bunlardan sadece Adnan Menderes, Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu'nun kararlarını onayladı. 65 yaşını geçmiş olan Bayar ile oy çokluğuyla ölüm cezasına çarptırılan öteki 11 sanığın cezaları ömür boyu hapis cezasına dönüştürüldü. Polatkan ve Zorlu'nun cezası 16 Eylül'de, Menderes'in cezası ise 17 Eylül'de infaz edildi. 38 kişiden oluşan Milli Birlik Komitesi üyelerinin 5'i general, 8'i albay, 7'si yarbay, 10'u binbaşı ve 8'i yüzbaşı idi. Komite, izleyen günlerde de Türkiye'nin siyasi yaşamına egemen oldu ve 25 Ekim 1961'e kadar görevini sürdürdü. | |
| | | Admin SİTE KURUCUSU
Mesaj Sayısı : 288 Doğum tarihi : 06/12/87 Yaş : 36 Nerden : uşak İş/Hobiler : internet Lakap : SİTE SAHİBİ Kayıt tarihi : 05/08/08
| | | | Admin SİTE KURUCUSU
Mesaj Sayısı : 288 Doğum tarihi : 06/12/87 Yaş : 36 Nerden : uşak İş/Hobiler : internet Lakap : SİTE SAHİBİ Kayıt tarihi : 05/08/08
| Konu: Geri: Fotoğraflarla Demokrasi Tarihimiz Salı Ağus. 26, 2008 8:07 pm | |
| 30.5.1960 - 12.3.1971 Arası
Milli Birlik Komitesi ve Sonraki Gelişmeler
Orgeneral Cemal GürselAlıntı: Bu dönemde, dört başbakan tarafından dokuz hükümet kuruldu. Bu dönemin dışında Cemal Gürsel Devlet Başkanı ve Başbakan olmakla beraber asıl idare, ihtilali yapan Milli Birlik Komitesi’nin elindeydi. Kısa zamanda bu işin böyle gitmeyeceği anlaşıldı. Kurucu Meclis’in hazırladığı 1961 Anayasası uyarınca, 1961 Ekim’inde genel seçimler yapıldı. CHP Genel Başkanı İnönü, 20.11.1961’de AP ile ortak bir hükümet kurdu. Arkasından İnönü ve Suat Hayri Ürgüplü başkanlığında oluşturulan koalisyon hükümetleri görev yaptı. 1965 yılında yeni seçimler yapıldı. AP, iktidara geldi. Süleyman Demirel, başbakan oldu ve muhtelif değişikliklerle Demirel Hükümetleri 12 Mart 1971’e kadar devam etti. Demirel, bu devirde tek parti hükümeti kurduğu için bir hayli yatırım yaptı. Keban Barajı, İstanbul Boğaz Köprüsü ve çevre yolları, Afşin-Elbistan Santrali, Aliağa Petro-Kimya Tesisleri, İskenderun Demir Çelik Sanayii gibi teşebbüslere, bu dönemde başlandı. Orgeneral Cemal Gürsel 1961 Anayasası ve Çift Meclisli YapıAlıntı: 27 Mayıs ihtilali ile ülke yönetimine el koyan askerî güç, yeni bir anayasa yapmak için 'Kurucu Meclis' oluşturdu. Bir yıl içinde hazırlanan yeni anayasa, 9 Temmuz 1961'de halk oyuna sunuldu. Seçmenlerin yüzde 81'inin katıldığı oylamada, yeni anayasa yüzde 61,5 "Evet" oyu ile kabul edildi. Böylece Türk tarihinde, ilk kez bir kurucu meclis anayasa hazırlamış ve bu anayasa halkoyu ile kabul edilmişti. Uzmanlara göre 1961 Anayasası uzun ve ayrıntılı bir metindi. Ama önemli yenilikler de getiriyordu. Millet egemenliğinin "yetkili organlar eliyle kullanılacağı" hükmü ile ılımlı bir kuvvetler ayrılığı prensibi yer aldı. Yasama ve denetim yetkisi TBMM’nce; yürütme Meclisin içinden çıkmakla birlikte ayrı bir organ olarak Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu’nca; yargı yetkisi ise bağımsız mahkemelerce yerine getirilecekti. Önemli değişikliklerden biri de TBMM'nin "Millet Meclisi" ve "Cumhuriyet Senatosu"ndan oluşan "çift meclisli" bir yapıdan kurulması idi. Ayrıca, yasaların Anayasa’ya aykırı olup olmadığını tespit etmek üzere "Anayasa Mahkemesi" kurularak, yargısal denetime ağırlık verildi. Temel hak ve özgürlükler, o güne kadar hiçbir Türk anayasasında görülmemiş biçimde ayrıntılı olarak düzenleniyordu. Temel hak ve özgürlüklerin sınırlanmalarına da sınırlar konuluyordu. Anayasa ayrıca devlete pek çok sosyal ödevler yüklüyordu. 1961 Anayasası, 1971 yılındaki değişiklikleriyle birlikte 1980'de yapılan ikinci bir askerî darbeye kadar yürürlükte kaldı. Orgeneral Cemal Gürsel Orgeneral Cemal Gürsel ve Kraliçe Elizabeth | |
| | | Admin SİTE KURUCUSU
Mesaj Sayısı : 288 Doğum tarihi : 06/12/87 Yaş : 36 Nerden : uşak İş/Hobiler : internet Lakap : SİTE SAHİBİ Kayıt tarihi : 05/08/08
| Konu: Geri: Fotoğraflarla Demokrasi Tarihimiz Salı Ağus. 26, 2008 8:08 pm | |
| İhtilal Sonrası Gelişmelerin Seyri
Alıntı: 1960 ihtilalinin beyni konumundaki Tuğgeneral Cemal Madandoğlu, liderliği Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Cemal Gürsel'e bıraktı. Dağıtılan Meclis yerine yasama organı görevini üstlenen Milli Birlik Komitesi, çeşitli rütbelerden 37 subaydan oluşuyordu. Orgeneral Cemal Gürsel başbakan oldu. İhtilalciler bir yandan sivil yönetime geçme çabalarını sürdürürken, bir yandan da kendi içlerindeki 235 generali emekliye sevk etti. Bu karar ordu içinde karşıt görüşlü subayların varlığını da ortaya çıkardı. 21 Ağustos’ta ise 3400 subay emekli edildi. MBK üyesi Albay Alparslan Türkeş, ihtilalcilerle ihtilafa düşünce Başbakanlık Müsteşarlığı görevinden alındı. Bunu, 13 Kasım'da MBK'nın yaptığı yıldırım tasfiye izledi. MBK'nın başta Türkeş olmak üzere 14 üyesi ilişikleri kesilip yurt dışına sürgün edildi. Bir yandan kurulan yeni Meclis anayasayı görüşürken, bir yandan da Demokrat Parti milletvekillerinin Yassıada duruşmaları süratle devam ediyordu. Kurucu Meclis’in çıkardığı Anayasa 9 Temmuz 1961'de yapılan halkoylamasıyla kabul edildi. 16 Eylül sabaha karşı Başbakan Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan'ın, Yassıada'da idam edilmesi bütün dünyada büyük yankı yarattı. 15 Ekim'de genel seçimler yapıldı. Ordunun müdahalesiyle Cemal Gürsel dördüncü cumhurbaşkanı seçildi. 20 Kasım'da CHP-AP koalisyonu İsmet İnönü Başbakanlığında oluşturuldu. Orgeneral Cemal Gürsel - Alparslan Türkeş Bakanlar Kurulu 27 MAYIS ASKERİ MÜDAHALE DÖNEMİAlıntı: I. Gürsel Hükümeti (30.05.1960-05.01.1961): Milli Birlik Komitesi Başkanı(MBK) Cemal Gürsel, MBK tarafından Başbakan olarak görevlendirildiğini, herhangi bir siyasi partiye üye olmayanlardan bir hükümet kurduğunu ilan etti. Hükümet için güvenoylamasına ihtiyaç duyulmadı. Gürsel, demokratik gelişmelere uygun yeni bir hükümetin kurulabilmesi için istifa etti. II. Gürsel Hükümeti (05.01.1961-20.11.1961): Cemal Gürsel, Başbakan olarak, kendisi dışında MBK üyesi olmayan-lardan oluşan yeni bir hükümet kurdu. Güvenoylaması yapılmadı. Hükümet, 1961'de yapılan genel seçimlere kadar sürdü. Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel konuklarıyla İnönü ve Cemal Gürsel Cemal Gürsel oy kullanırken Cemal Gürsel basına açıklama yaparken İsmet İnönü ve eşi Mevhibe Hanım İsmet İnönü ve eşi Mevhibe Hanım İsmet İnönü ve Eşi Mevhibe Hanım Başbakan İsmet İnönü oy kullanırken | |
| | | Admin SİTE KURUCUSU
Mesaj Sayısı : 288 Doğum tarihi : 06/12/87 Yaş : 36 Nerden : uşak İş/Hobiler : internet Lakap : SİTE SAHİBİ Kayıt tarihi : 05/08/08
| Konu: Geri: Fotoğraflarla Demokrasi Tarihimiz Salı Ağus. 26, 2008 8:11 pm | |
| İsmet İnönü AP lideri Ragıp Gümüşpala ile Ne düşünür...bilinmez... İnönü, Başbakan Suat Hayri Ürgüplü ile İsmet İnönü ve arkadaşları İnönü İngiltere ziyaretinde İnönü satranç oynarken İnönü, Dr. Fazıl Küçük, Fuat Sirmen ve İ. Sıtkı Hatipoğlu ile İsmet İnönü - Hayri Ürgüplü İnönü, ABD Başkanı Johnson ve eşleri İsmet İnönü bir resepsiyonda İsmet İnönü Fazıl Küçük ile İnönü, Turhan Feyzioğlu ile Ankara Palas'ta İnönü, Başbakanlık döneminde İnönü, Başbakanlık döneminde İnönü Meclis genel Kurulunda Bir toplantı esnasında. Başbakanlıkta toplantıda... | |
| | | Admin SİTE KURUCUSU
Mesaj Sayısı : 288 Doğum tarihi : 06/12/87 Yaş : 36 Nerden : uşak İş/Hobiler : internet Lakap : SİTE SAHİBİ Kayıt tarihi : 05/08/08
| Konu: Geri: Fotoğraflarla Demokrasi Tarihimiz Salı Ağus. 26, 2008 8:13 pm | |
| İnönü ABD dönüşünde İnönü-Sunay-Demirel İnönü-Ecevit İnönü - Sunay - Bozbeyli İnönü ve Demirel Anıtkabir'de İsmet İnönü ve Cemal Gürsel Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel ve Orgeneral Cevdet Sunay Cemal Gürsel kutlamalarda Cemal Gürsel TBMM'de TBMM Başkanı Fuat Sirmen | |
| | | Admin SİTE KURUCUSU
Mesaj Sayısı : 288 Doğum tarihi : 06/12/87 Yaş : 36 Nerden : uşak İş/Hobiler : internet Lakap : SİTE SAHİBİ Kayıt tarihi : 05/08/08
| Konu: Geri: Fotoğraflarla Demokrasi Tarihimiz Salı Ağus. 26, 2008 8:13 pm | |
| Başbakan Suat Hayri Ürgüplü
İktisâdi Kalkınma Ancak Hürriyet İçinde GerçekleştirilebilirAlıntı: "Muhterem Milletvekilleri, Adalet Partisi; Anayasamızın teminât altına aldığı bütün temel hak ve hürriyetleri, milli müesseselerimizi korumayı, Türk milletine huzuru, refahı, saadeti, affı, müsamahayı ve kardeşliği vaat ederek iktidara gelmiş bulunmaktadır. Hiç şüphe yoktur ki her hükümetin başlıca görevi olan bu vecibeler ve Türk Milleti’nin en tabii hakkı olan bu nimetler; ancak hep birlikte göğüsleyeceğimiz gayret ve fâaliyetler neticesinde elde edilebilir. Biz, bir intikal devrinin mübalâğalı, tezatlı, kırıcı hadiselerinin bütün tesirleri ve neticeleriyle kapanmış olduğuna yürekten inanmaktayız. Türkiye’de aydınlık ve ümit dolu yeni bir devir başlamıştır. Bu devir, milli müesseselerimizle birlikte parti ve zümre farkı gütmeden bütün vatandaşlarımızın müşterek eseri olarak yaratılacak ve yaşayacaktır. Hükümetimizin siyâsi alandaki başlıca gayreti, bu güzel neticeyi istihsâl etmek, Türkiye'mizi içte ve dışta kuvvetli, istikrarlı, iti-barlı bir hükümet, geleceğinden emin olarak yaşayan insanlarla dolu bir ülke haline getirmek için gereken bütün tedbirleri almak olacaktır. Muhterem Milletvekilleri, İçinde bulunduğumuz şartların ve böyle bir devirde iktidar olmanın ne kadar büyük bir ağırlık ve sorumluluk taşıdığına tamamıyla müdrik bulunuyoruz. Vazifede başarıya ulaşmak için dayandığımız tek kuvvet; büyük Türk Milleti’nin gösterdiği geniş güven ve eşsiz teveccühtür. Ayrıca birlikte millet hizmetine girdiğimiz şu kutsal çatı altında, beraber çalışmak imkânına kavuştuğumuz siyâsi partilerimizin; yapıcı tenkitlerinden yerinde ikazlarından güç alacağımıza eminiz. Engin bir demokrasi tecrübesiyle olgunlaşan büyük milletimizin basiretli davranışı sayesinde, tam bir dürüstlük ve seviyeli bir mücadele içinde geçen 10 Ekim seçimleri sonunda, Anayasamızın, partileri, demokratik rejimimizin vazgeçilmez unsurları olarak değerlendiren hükümlerinin siyâsi hayatımızda bütün şümulü ile inikasını görmek, Türk demokrasi tarihinin en önemli ve pek şerefli bir dönüm noktası olmuştur. Bu hususu şükran ve iftiharla belirtmeyi zevkli bir vazife saymaktayız. ... Sayın Milletvekilleri, İktisâdi kalkınmamızın ancak hürriyet içinde gerçekleştirilebileceğine inanıyoruz. Maddi ve iktisâdi alanda elde edilecek başarıların, hürriyet ve adaletin hakim olduğu, medeni ve demokratik bir toplumda gerçek değerini bulabileceği kanısındayız. İktisâdi kalkınma gayretlerimizin hedefi; fert başına düşen geliri süratle artırma yanında, zümreler ve bölgeler arasındaki dengeyi gerçekleştirme, iktisâdi ve sosyal düzenimizin istikrarını koruyabilmedir. İktisâdi kalkınma bahanesiyle fertleri siyâsi otoritenin birer kölesi haline getiren onu, üzerinde fütursuzca işlenebilecek bir hammadde telâkki eden totaliter düşünüşün şiddetle karşısındayız. Bizim refah devleti anlayışımız kendi gerçeklerimizden ve tarihi tecrübelerimizden mülhem bir düşünce ve metoda dayanmaktadır. Modern Türk Devleti’nin yolu, 19’uncu yüzyıl kapitalizminin Batı aleminde bile çoktan terkedilmiş metotlarından tamamen farklı olacaktır. Bu yol, aynı zamanda, dogmatik sosyalizm ve komünizmin, milletlere neye mal olduğu bugün daha iyi görülen ve girift meseleleri çözümde yetersizliği tecrübelerle sabit katı inanç ve sisteminden de farklıdır. Bu sebepledir ki toplumun hürriyetlerini, refah ve mutluluğunu her alanda geliştirmek arzusu ile hareket eden hükümetlerin fertle Devleti birbirinin karşısına koyarak değil, her ikisini birbirine yardımcı iki varlık olarak gören bir zihniyetle çalışmaları lüzumuna inanıyoruz.” (Başbakan Süleyman Demirel, 1. Demirel Hükümeti Programı’ndan) Demirel Avcı ve Gürsel I. Demirel Hükümeti (27.10.1965-03.11.1969): 1965 Genel Seçimleri sonunda hükümeti kurma görevi Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel tarafından Isparta Milletvekili Süleyman Demirel'e verildi. 450 üyelik parlamentoda 434 milletvekili oy kullandı. 252 milletvekili Demirel Hükümetine kabul oyu verirken, 172 milletvekili red, 10 milletvekili çekimser oy kullandı. Oylamaya 15 milletvekili katılmadı. Hükümet için güvenoylaması yapılmadı. 1969 genel seçimleri nedeniyle hükümet sona erdi. II. Demirel Hükümeti (3.11.1969-06.03.1970): 1969 genel seçimleri sonunda hükümeti kurma görevi Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay tarafından yine Isparta Milletvekili Süleyman Demirel'e verildi. 450 üyenin olduğu parlamentoda 428 milletvekili oy kullandı. Oylamada 263 kabul, 165 ret oyu çıkarken, 12 milletvekili oylamaya katılmadı. Başbakan Demirel 14 Şubat 1970'te, AP'li 41 milletvekilinin bütçe aleyhine oy vermesi ve sonuçta bütçenin reddedilmesi üzerine istifa etti. III. Demirel Hükümeti (06.03.1970-26.03.1971): Hükümeti kurma görevi Cevdet Sunay tarafından Isparta Milletvekili Süleyman Demirel'e verildi. 450 üye sayısının olduğu parlamentoda 404 Milletvekili oylamaya katılırken, 232 milletvekili kabul 172 milletvekili red yönünde oy kullandı. 45 milletvekili ise oylamaya katılmadı. Başbakan Demirel 12 Mart muhtırası üzerine istifa etti. Cevdet Sunay - Süleyman Demirel Başbakan Süleyman Demirel Demirel AP Kongresinde Demirel bir mitingde 15 Yıllık PerspektifAlıntı: 1963-1967 yılları arasındaki Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı ile 1968-1972 yıllarını kapsayan İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planı ekonomik ve siyasi bunalımların sonunda istikrarlı bir büyüme hızı ve kalkınma sağlanması amacıyla 15 yıllık bir perspektif içinde hazırlanmıştır. Bu iki dönem içinde 10 adet yıllık program da uygulanmıştır. Bu 15 yıllık perspektif içinde başlıca hedefler şöyle sıralanabilir: - Yılda yüzde 7'lik bir büyüme sağlanması, -İstihdam sorunun çözümlenmesi, - Dış ödemeler dengesinin sağlıklı bir yapıya kavuşturulması, - Her alanda yeterli sayıda ve üstün nitelikli bilim adamı ve teknik eleman yetiştirilmesi, - Bu hedeflerin sosyal adalet ilkesiyle uyumlu bir biçimde sağlanması. Bu hedefler çerçevesinde ele alınan Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı’nın yürürlüğe konulmasıyla ithal ikameci sanayileşme de yeni bir evreye girmiştir. Sıkı maliye ve para politikaları, kaynakların tam olarak kullanılmasına ve en iyi biçimde tahsisine engel olan enflasyonist ve deflasyonist eğilimlerin gelişmesini önleyecek biçimde tespit edilmiştir. Kamu yatırımlarının, vergiler, kamu teşebbüslerinin yaratacağı fonlar ve dış dünyadan sağlanacak kaynaklar gibi gerçek tasarruflarla finanse edilmesi öngörülmüştür. Ayrıca, para ve kredi politikaları, özel sektör yatırımlarının gerçek kişi ve kurum tasarrufları ile finansmanını mümkün kılacak biçimde tespit edilmiştir. Bu planın öngördüğü dönem sonunda Türk ekonomisinde şu gelişmeler olmuştur: Sanayi için yıllık yüzde 12,3 gelişme hızı öngörülmüş, bu oran yüzde 10,6 olarak gerçekleşmiştir. Dış finansman kaynaklarının hedeflenen ölçüde sağlanamamış olması ve tarım kesiminin gelişiminin büyük ölçüde hava şartlarına bağlı bulunması nedeniyle yüzde 7'lik büyüme hızına ulaşılamamış, yılda ortalama yüzde 6,5 oranında büyüme gerçekleştirilmiştir. Toplam yatırımların GSMH içindeki payı başlangıç yılı olan 1963'te yüzde 18'e yükselmiştir. Kamu gelirleri artışı olmakla birlikte öngörülen seviyeye ulaşılamamış; bu da kamu harcamalarının kısılması sonucunu doğurmuştur. Ödemeler dengesi açığı ise ihracatın düşünülen seviyenin üstünde gerçekleşmesi nedeniyle plan hedefinin altında kalmıştır. Bu plan döneminde yatırımları ve ihracatı teşvik amacıyla bazı kanunlar çıkarılmıştır. Yatırımları teşvik amacıyla Gelir Vergisi Kanunu’na eklenen bazı maddelerle kalkınmada öncelikli yörelerde daha yüksek oranlarda yatırım indirimi uygulamasına başlanmış ve Vergi Usul Kanunu’na eklenen bir madde ile hızlandırılmış amortisman yöntemine geçilmiştir. Ayrıca yatırımlarda kullanılacak hammaddelerin ithalatını kolaylaştırıcı gümrük indirimleri gibi kolaylıklar sağlanmıştır. İhracatı teşvik için ise ihracatta vergi iadesi uygulaması başlatılmıştır. 1968-1972 yılları arasında uygulaması gerçekleştirilen İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planı’nın birinci plandan farkı çok kesimli olmasıdır. Tarım, madencilik, imalat sanayi, inşaat, hizmetler ve kamu kesimi tek tek ele alınırken, plan ulusal ve uluslararası kesim olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Bu planın amacı Türk ekonomisinde hızlı bir gelişme sağlamak ve bu gelişmeyi sürekli hale getirmektir. Ayrıca, bu planın birinci plandan farklı olarak sanayi sektörüne özel bir önem verdiği görülmektedir. İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda sanayi sektörü, ekonomik büyüme için "sürükleyici sektör" konumuna geçmektedir. Bu plan döneminde, bir taraftan "ithalat" yerine "yerli üretim" ikame edilirken, diğer taraftan "ara mallar" üretimi önem kazanmıştır. Ayrıca, vergi iadesi, döviz tahsislerine öncelik tanınması gibi ihracat teşviklerine önem verilmiş, ihracatçı birlikleri kurulmuştur. Birinci ve ikinci planda öngörülen kalkınma hızları eşit olmakla birlikte, Birinci Plan’da hizmetler kesimi için öngörülen kalkınma hızı yüzde 7,2'den yüzde 6,8'e indirilmiştir. Her iki planda temel sektörlerin payları öngörülen yönde gelişmekle birlikte beklenenden daha düşük seviyede olmuştur. Yatırımların sektörlere dağılımına bakıldığında, ikinci planın imalat sanayi, ulaştırma ve turizm yatırımlarına ağırlık verdiği görülmektedir. 1971 - 1973 Yılları Arası
Siyasi Partilerin Uyarılma DönemiCumhurbaşkanı Cevdet Sunay Alıntı: Bu dönemde dört başbakan tarafından 5 hükümet kuruldu... 12 Mart 1971 tarihinde Silahlı Kuvvetler yönetime yine müdahale etti ve Süleyman Demirel’e çekilmesi tavsiyesinde bulunuldu. Demirel çekildi. Partilerüstü Nihat Erim Hükümeti kuruldu. Erim hükümeti döneminin en önemli olaylarından biriside Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan'ın idam edilmeleri idi. 12 Mart Muhtırası'nın verildiği gün Süleyman Demirel Hükümeti istifa etti. Bu Demirel'in ilk 'şapka eylemi'ydi. Bülent Ecevit de CHP'nin Nihat Erim Hükümeti'ne üye vermesine tepki olarak CHP Genel Sekreterliği görevinden istifa etti. Ecevit, 1972'de 35 yıldır CHP'nin başında olan ve bir dönem Milli Şef olarak anılan İsmet Paşa'yı saf dışı bırakarak CHP Genel Başkanı oldu. 26 Mart 1971'de kurulan Nihat Erim Hükümeti ile ara rejim dönemi başladı. Erim'in kurduğu iki ayrı hükümetin ömrü 11 ay sürdü. Arkasından Ferit Melen ve Naim Talu Hükümetleri de beklenen başarıyı elde edemedi. Yakın tarih araştırmacılarına göre 12 Mart Hükümetleri askerin siyasi sistem içindeki yerini sağlamlaştırmaktan başka bir işlev görmediler. Çünkü 1969'da Süleyman Demirel tek başına iktidar olmuştu. 12 Mart'tan sonra hiçbir parti tek başına çoğunluk sağlayamadı, dolayısıyla Türkiye, 1970'lerde, 12 Eylül'e kadar gidecek siyasal istikrarsızlık süreci içine girdi. Siyasi seçimler ise 1973’te yapıldı. Deniz Gezmiş 12 Mart Muhtırası ve Balyoz HarekatıAlıntı: Türkiye 12 Mart 1971'de ikinci bir askeri müdahaleye sahne oldu. Nedenlerine gelince: 1961 Anayasası’nın getirdiği geniş özgürlükler, sosyalist partilerin kurulmasına yeşil ışık yakılması, sendikalara tanınan geniş haklar ve basın özgürlüklerinin nerdeyse sınırsız kullanılmasıyla sosyal çalkantılar olarak sıralanabilir. Nitekim tek başına iktidarda olan Başbakan Süleyman Demirel, Meclis’e giren TİP'li milletvekillerinin aşırı muhalefeti, 1968 öğrenci olayları, yabancı misyon şeflerinin kaçırılması gibi olayları önlemekte güçlük çekince askerlerin verdiği bir muhtıra sonucu istifa etti. Nihat Erim başkanlığında kurulan hükümet mevcut anayasayı lüks bularak değiştirdi ve 'balyoz harekatı' ile gençlerin üzerine gitti. Özgürlükleri askıya aldı. Böylelikle yakalanan gençlik liderlerinden Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan idam edildi. | |
| | | Admin SİTE KURUCUSU
Mesaj Sayısı : 288 Doğum tarihi : 06/12/87 Yaş : 36 Nerden : uşak İş/Hobiler : internet Lakap : SİTE SAHİBİ Kayıt tarihi : 05/08/08
| Konu: Geri: Fotoğraflarla Demokrasi Tarihimiz Salı Ağus. 26, 2008 8:15 pm | |
| Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay 1971 - 1973 Yılları Arası, Cumhurbaşkanları, Meclis Başkanları ve BaşbakanlarAlıntı: I. Erim Hükümeti (26.03.1971-11.12.1971): 12 Mart muhtırası nedeniyle istifa eden Başbakan Süleyman Demirel'in yerine hükümeti kurma görevini, Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay, Kocaeli Bağımsız Milletvekili Prof. Dr. Nihat Erim'e verdi. Erim, partiler üstü bir hükümet kurarak, göreve başladı. 7 Nisan 1971'de yapılan güven oylamasında kullanılan 370 oyun 321'i kabul, 46'sı ret, 3'ü çekimser çıktı. 75 milletvekili oylamaya katılmadı. Başbakan Erim, 3 Aralık 1971'de kabinesindeki 11 bakanın ayrılması nedeniyle istifa etti. II. Erim Hükümeti (11.12.1971-22.05.1972): Hükümeti kurma görevi, Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay tarafından 10 Ekim 1971'de milletvekilliğinden istifa eden ve 14 Ekim 1971'de Kontenjan Senatörlüğü’ne atanan Nihat Erim'e verildi. Erim, partiler üstü bir hükümet kurdu. 22 Aralık 1971'de yapılan güven oylamasında kullanılan 349 oyun 301'i kabul, 45'i ret, 3'ü çekimser çıktı. 93 milletvekili oylamaya katılmadı. 17 Nisan 1972'de Erim, sağlık nedeniyle istifa etti. İstifa üzerine hükümeti kurma görevi Suat Hayri Ürgüplü'ye verildi. Ancak Ürgüplü'nün hazırladığı hükümet listesi, Cumhurbaşkanı Sunay tarafından 12 Mart Muhtırası’na uygun olmadığı gerekçesiyle reddedildi. Başbakan Nihat Erim Başbakan Ferit Melen 1971 - 1973 Yılları Arası, Cumhurbaşkanları, Meclis Başkanları ve Başbakanlar Alıntı: Melen Hükümeti (22.05.1972-15.04.1973): Hükümeti kurma görevi Cumhurbaşkanı Sunay tarafından Cumhuriyet Senatosu Van Üyesi Ferit Melen'e verildi. Melen AP, CHP ve MGP'den oluşan bir koalisyon hükümeti kurdu. 5 Haziran 1972'de yapılan güven oylamasında kullanılan 290 oyun 262'si kabul, 4'ü ret, 24'ü çekimser çıktı. 151 milletvekili oylamaya katılmadı. 6 Nisan 1973'te Fahri Korutürk'ün Cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra Başbakan Melen, 7 Nisan 1973'te istifa etti. 1973 yılına kadar TBMM Başkanlığı’nı ise Sabit Osman Avcı yaptı. Ardından TBMM Başkanlığı’na Kemal Güven seçildi. Güven'in TBMM Başkanlığı 1977 yılına kadar sürdü. Talu Hükümeti (15.04.1973-26.01.1974): Hükümeti kurma görevi, Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk tarafından Cumhuriyet Senatosu Kontenjan Üyesi Naim Talu'ya verildi. Talu, AP ve CGP'den oluşan bir koalisyon hükümeti kurdu. 26 Nisan 1973'te yapılan güven oylamasında kullanılan 357 oyun, 261'i kabul, 91'i ret, 2'si çekimser çıktı. 79 milletvekili oylamaya katılmadı. Ekim 1973'te yapılan genel seçimler sonunda hükümeti kurma çalışmaları başladı. Görevlendirilen CHP ve AP genel başkanları hükümeti kuramadı. Bunun üzerine, hükümet kurulamadığı için görevine devam eden Talu'ya hükümeti kurma görevi yeniden verildi. Talu, CHP, AP ve CGP'yi bir araya getirmeye çalıştı. AP kabul etmeyince, Talu 10 Ocak 1974'te istifasını verdi. Başbakan Naim Talu TBMM Başkanı Sabit Osman Avcı TBMM Başkanı Kemal Güven Cevdet Sunay TBMM'de Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay Avrupa Boks Şampiyonu Cemal Kamacı ile Cevdet Sunay ve ailesi Cevdet Sunay ve ailesi Cevdet Sunay ve ailesi Cevdet Sunay portakal bahçesinde | |
| | | Admin SİTE KURUCUSU
Mesaj Sayısı : 288 Doğum tarihi : 06/12/87 Yaş : 36 Nerden : uşak İş/Hobiler : internet Lakap : SİTE SAHİBİ Kayıt tarihi : 05/08/08
| Konu: Geri: Fotoğraflarla Demokrasi Tarihimiz Salı Ağus. 26, 2008 8:16 pm | |
| Cevdet Sunay ve Kraliçe Elizabeth Cevdet Sunay ve Süleyman Demirel Ürdün Kralı ile Cevdet Sunay Etiyopya gezisinde Cevdet Sunay Etiyopya gezisinde Cevdet Sunay yurt gezisinde Cevdet Sunay yurt gezisinde Cevdet Sunay, Ford fabrikasında Cevdet Sunay Keban Barajı temel atma töreninde Gediz depremi 1973 - 1980 Yılları Arası
Koalisyonlar Dönemi Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk Alıntı: Bu dönemde üç başbakan tarafından yedi hükümet kuruldu. Cumhuriyet tarihinin en önemli ve en büyük sarsıntıları yaşandı, hiçbir parti, iktidarı tek başına elde edemedi. Hükümet kurabilmek için ufak partilerle bağımsız milletvekillerine, büyük ölçüde tavizler verildi. Plan, program unutuldu, hesapsız ve savurganca yatırımlara yönelmeler oldu. Döviz olmadığı için çeşitli yollardan ithalat yapabilmek amacıyla karaborsa transferlere girişildi. İş aleminin yasal düzeni yeniden bozuldu. Yatırımlar için bir hükümetin verdiği kur garantisini diğer bir hükümet geriye dönük olarak bozdu. Grevler, ekonomiyi ve çalışma hayatını felç etti. Döviz ve petrol bulunmadığı için sektörlerin büyük bir kısmı çalışamaz hale geldi. Bakanlardan bazılarının kararnameleri aylarca imzalamamaları yüzünden bazı işler durdu. Bu devirde açılan Tanzim Satış Mağazaları yarardan ziyade millete pahalıya mal oldu. Aynı devirde Ortak Pazar’la ilişkiler beş sene müddetle donduruldu. Bu arada Yunanistan, bundan yararlanarak Ortak Pazar’a katılma çabalarını hızlandırdı ve Türkiye aleyhine çalışmalara başladı. Anarşik hareketleri tertip eden iç ve dış düşmanların bu durumdan faydalanmaları, ülkede her gün çeşitli olayların çıkmasına yol açtı. Cevdet Sunay - Fahri Korutürk [center] Alıntı: Türkiye'de aynı yıllarda ayrılıkçı hareketler yüzünden günde ortalama 20 kişi ölüyordu. Huzur ve sükûn tamamen bozuldu. Can ve mal güvenliği kalmadı. Gençlik, üniversite, öğretmenler ve memurlar arasında sağ-sol çekişmeleri yaygınlaştı. Emniyet teşkilatının bünyesi ve morali tamamen bozuldu. Polis teşkilatında bile bölünme oldu. Aylarca Cumhurbaşkanı seçilemedi. Her gün radyo ve televizyonda parti başkanlarının konuşmaları zorla halkla dinletilmek istendi. Bu dönemde her şeye rağmen 24 Ocak 1980 tarihinde ekonomiye yeni bir sistem getiren bir dizi düzenlemeler uygulandıysa da siyasi istikrarsızlık sebebiyle başarılı bir uygulama yapılamadı. 1980 yılında, enflasyon yüzde 100’e ulaştı. Bu arada 1970’te ithal edilen petrole 58 milyon dolar ödenirken, her sene artan fiyatlar yüzünden bu miktar 2,5 - 3 - 3,5 milyar dolara vardı. 1973 yılında petrole getirilen aşırı zam özellikle batı ekonomilerini büyük krize sürükledi. Silahlı Kuvvetlerin Cumhurbaşkanına verdiği ikaz muhtırası da dikkate alınmayınca, 12 Eylül 1980’de Silahlı Kuvvetler yönetimi ele aldı. Bu iktidara geliş, 1960’dakinden farklı olarak, emir ve kumanda zinciri içerisinde gerçekleştirildi. Beş kişilik bir Milli Güvenlik Konseyi kuruldu. 70’li yıllarda 1 Mayıs olayları Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk ve Başbakan Süleyman Demirel [/center] | |
| | | Admin SİTE KURUCUSU
Mesaj Sayısı : 288 Doğum tarihi : 06/12/87 Yaş : 36 Nerden : uşak İş/Hobiler : internet Lakap : SİTE SAHİBİ Kayıt tarihi : 05/08/08
| Konu: Geri: Fotoğraflarla Demokrasi Tarihimiz Salı Ağus. 26, 2008 8:18 pm | |
| Cumhurbaşkanı Korutürk’ün kabulleri .İnönü ile. 22 Yıllık Yeni Strateji Alıntı: Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı 1973-1977 yıllarını kapsamakta ve 15 yıllık uzun dönemli bir perspektifin üçüncü kısmını oluşturmaktadır. Türkiye ile AT arasında 1963 yılında imzalanan Ortaklık Anlaşması’nın 1 Ocak 1973 tarihinde kanun olarak yürürlüğe girmesi ile birlikte gümrük indirimlerinin gerçekleşmesi ve geçen on yıllık dönem içinde ulaşılan sonuçlar ve karşılaşılan sorunlar, özellikle sanayide hedeflenen artış hızının gerçekleştirilememesi, belirli bir yapısal değişikliği zorunlu kılmıştır. Bu yüzden plan 15 yıllık bir perspektif içerisinde değil, yeniden hazırlanan ve 22 yılı kapsayan yeni bir stratejinin ilk dilimi olarak hazırlanmıştır. 1973-1995 yıllarını kapsayan bu yeni stratejiyle ulaşılmak istenen başlıca hedefler şunlardır: - GSMH'nin yılda ortalama yüzde 9 dolayında artması, - Sanayinin milli gelir içindeki payının yüzde 23'ten yüzde 40'a çıkarılması, buna karşılık tarım kesiminin payının yüzde 28'den yüzde 10'a indirilmesi, - Toplam çalışanlar içinde sanayi kesiminin payının yüzde 11'den yüzde 22'ye yükseltilmesi, tarım kesiminin payının ise yüzde 60'tan yüzde 20'ye düşürülmesi. Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Plan döneminin belirgin niteliklerinden birisi, başta altyapı olmak üzere, ekonominin darboğazlara girmesidir. Bunun temelinde 1960-1973 döneminde kesintisiz büyümeyi sağlayan ithal ikameci stratejilerin bulunduğu görülmektedir. İthal ikameci politikalar dayanıksız tüketim mallarına (işlenmiş gıda ürünleri, tekstil gibi) yönelik olduğu sürece büyüme devam etmiş, fakat 1960'ların ortalarından itibaren ithal ikameci politikalar dayanıklı tüketim malları (taşıtlar, beyaz eşya...) ve ara mallar (çelik, rafine edilmiş ürünler, petrokimya ürünleri...) hedef alındığında elde edilen sonuçlar tatmin edici olmaktan uzak kalmıştır. Sınırlı iç piyasa ve ihracata yönelmedeki yetersizlik, sermaye yoğunluğu daha yüksek yatırımlardaki artış ve sınırlı kapasite kullanımları, büyüme hızının sürdürülmesini gittikçe daha yüksek maliyetli hale getirmiştir. 1973-1974 yılları arasında dört katına çıkan petrol fiyatları Türkiye'yi derinden etkilemiştir. Ardarda gelen hükümetler, birinci petrol şokundan önce yavaşlama eğilimine giren ekonomik büyüme hızını artırmak için, en azından başlangıçta, genişletici politikalar izlemişlerdir. Kamu sektörü yatırımları hızla büyümüştür, ancak aynı dönemde tüketim sınırlanamadığından, bu politika, reel olarak yüzde 8 gibi bir büyüme sağlanmasına rağmen istikrarsızlığa sebep olmuştur. 1970'lerin sonuna doğru ulusal tasarruflar ve yatırımlar arasındaki uçurum genişlemiştir. İthalat, durgun ihracat karşısında hızla büyümüştür. Kamu İktisadi Teşebbüslerinin dengesi çarpıcı bir şekilde bozulmuştur. Bunun sonucunda bütçe açığı büyümüş ve enflasyonda hızlı bir artış olmuştur. Cari işlemler dengesi önemli ölçüde açık vermiş, bu açık 1977'de GSMH'nin yüzde 8'ine ve döviz gelirlerinin yüzde 92'sine ulaşmıştır. Bu açıklar özel yabancı sermaye ve rezervlerle finanse edilmiştir. Fakat bu yöntem, dış borçların artması, borçlanma yapısının bozulması ve konvertibl döviz rezervlerinin azalması şeklinde üç alanda kötüleşmeye neden olmuştur. Böylesine ekonomik dengesizlikler sonucunda 24 Ocak 1980’de Ekonomik İstikrar Kararları alınmıştır. Papa II. Jean Paul’ün Türkiye ziyareti Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’ün Türk Sanatçılarını kabulü.. Türkan Şoray,Tarık Akan kabül töreninde.. Çankaya'da kokteyl.. Cumhurbaşkanı Korutürk, kabülde Sadri Alışık ile.. Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk habercilerle Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk Küba Büyükelçisiyle.. Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk TBMM Başkanı Osman Avcı ile Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk törende Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk bir resepsiyonda Bir seyahat Öncesi.. Fahri Korutürk TBMM Halkla İlişkiler Binası’nın temelini atarken Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk törenlerde Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk Çankaya Camlı Köşk önünde eşiyle Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk Başbakan Bülent Ecevit kabinesini kabulde.. | |
| | | Admin SİTE KURUCUSU
Mesaj Sayısı : 288 Doğum tarihi : 06/12/87 Yaş : 36 Nerden : uşak İş/Hobiler : internet Lakap : SİTE SAHİBİ Kayıt tarihi : 05/08/08
| Konu: Geri: Fotoğraflarla Demokrasi Tarihimiz Salı Ağus. 26, 2008 8:19 pm | |
| 1973 - 1980 Yılları Arası, Cumhurbaşkanları, Meclis Başkanları ve Başbakanlar
Alıntı: I. Ecevit Hükümeti (26.01.1974-17.11.1974): Hükümeti kurma görevi, Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk tarafından Zonguldak Milletvekili Bülent Ecevit'e verildi. Ecevit, CHP ve MSP koalisyon hükümetini kurdu. 7 Şubat 1974'te yapılan güven oylamasında kullanılan 373 oyun 235'i kabul, 136'sı ret, 2'si çekimser çıktı. Koalisyon ortakları arasında artan bunalım nedeniyle Başbakan Ecevit, 17 Kasım 1974'te istifa etti. Irmak Hükümeti (17.11.1974-31.03.1975): Hükümeti kurma görevi Fahri Korutürk tarafından Cumhuriyet Senatosu Üyesi Sadi Irmak'a verildi. Irmak, CGP'den 4 milletvekilinin katıldığı ve Bakanlar Kurulu'nun diğer üyelerinin tümü dışardan atanan bir azınlık hükümeti kurdu. 29 Kasım 1974'te yapılan güven oylamasında kullanılan 378 oyun 17'si kabul, 358'i ret, 3'ü geçersiz çıktı. 70 milletvekili oylamaya katılmadı. Hükümetin güvenoyu alamaması üzerine Sadi Irmak istifa etti. Başbakan Sadi Irmak Bakanlar : Erbakan, Demirel, Türkeş Başbakan Bülent Ecevit ve kabinesi Çankaya’da MİLLİYETÇİ CEPHE DÖNEMİAlıntı: IV. Demirel Hükümeti (31.03.1975-21.06.1977): Hükümeti kurma görevi, Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk tarafından Isparta Milletvekili Süleyman Demirel'e verildi. Demirel, AP-MSP-MHP-CGP'den oluşan bir koalisyon hükümeti kurdu. (1'nci Milliyetçi Cephe Hükümeti) 12 Nisan 1975'te yapılan güven oylamasında kullanılan 442 oyun 222'si kabul, 218'i ret, 2'si çekimser çıktı. 5 milletvekili oylamaya katılmadı. Hükümet, 1977'de yapılan genel seçimler nedeniyle sona erdi. II. Ecevit Hükümeti (21.06.1977-21.07.1977): Genel seçimler sonrasında hükümeti kurma görevi, Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk tarafından Zonguldak Milletvekili Bülent Ecevit'e verildi. Ecevit'in kurduğu azınlık hükümeti, güvenoyu alamadı. 3 Temmuz 1977'de yapılan güven oylamasında kullanılan 448 oyun 217'si kabul, 229'u ret, 2'si çekimser çıktı. V. Demirel Hükümeti (21.07.1977-05.01.1978): Hükümeti kurma görevi, Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk tarafından Isparta Milletvekili Süleyman Demirel'e verildi. Demirel AP-MSP-MHP'den oluşan bir koalisyon hükümeti kurdu. (2'nci Milliyetçi Cephe Hükümeti) 1 Ağustos 1977'de yapılan güven oylamasında kullanılan 448 oyun, 229'u kabul, 219'u ret yönünde çıktı. 1978 yılının en dikkat çekici ve acı olayı Kahramanmaraş'ta patlak veren olaydır. 22 Aralık 1978 tarihindeki bu olayı güvenlik güçlerinin önleyememesi, olayların neredeyse bir iç savaş halini almasına sebep oldu. Kimileri buna sağ-sol kavgası dedi, kimileri sünni-alevi kaygısıyla endişelendi. Bazı görüşlere göre uzun süredir laikliğe gereken özen gösterilmiyordu. Durum göstermişti ki tedhiş olayları artık sadece gençlerle sınırlı kalmıyordu. Bülent Ecevit - Süleyman Demirel Başbakan Süleyman Demirel ve kabinesi Çankaya'da.. Başbakan Süleyman Demirel Fahri Korutürk - Süleyman Demirel Anıtkabir Merdivenlerinde Cahit Karakaş-Süleyman Demirel-Bülent Ecevit Alıntı: CHP-MSP "14 Ekim 1973 Seçimleri’nin sonuçları ve ülkemizin içinde bulunduğu koşullar hükümet kurulmasını güçleştirmiştir. Yeni bir hükümet kurulabilmesi yolundaki partiler arası temaslar ve çalışmalar üç aydan uzun sürmüştür. Fakat öyle inanıyoruz ki bu güçlüklerin içinden demokratik anlamda güçlü bir hükümet çıkmıştır. Bu inancımızın başlıca dayanağı şudur: Karma Hükümetimizi meydana getiren iki parti Cumhuriyet Halk Partisi ve Milli Selamet Partisi hükümet görevini birlikte üstlenme kararını vermeden önce aralarında her konuyla ilgili genişliğine ve derinliğine görüşmeler yapmışlardır. Her alanda izleyecekleri politikaların ilkelerinde ve doğrultusunda tam bir anlaşmaya varmışlardır. Bir karma hükümet içinde temel konularda hatta bazı önemli ayrıntılarda ortaya çıkabilecek tartışmaları geride hükümet kuruluşundan önceki aşamada bırakmışlardır. Neleri yapacaklarında birleştikleri gibi neleri yapmayacaklarında da birleşmişlerdir. Bir partinin tek başına iktidar olduğu zaman yapacaklarından, yapmayı tasarladıklarından bir başka parti ile hükümet ortaklığı kurarken bazı fedakarlıklara razı olması doğaldır. Fakat Cumhuriyet Halk Partisi ve Milli Selamet Partisi’nin başlıca ekonomik sosyal ve siyasal sorunlarla ilgili olarak görüşlerinin birleştirdiği noktalar yapmak zorunda kaldıkları karşılıklı fedakarlıklarla kıyaslanamayacak kadar çoktur ve önemlidir. İki partinin üzerinde birleştiği noktalar Türk toplumu için yeni ve mutlu bir dönem başlatabilecek değerdedir. Şimdi kendini programıyla yüce takdirlerinize sunan hükümet bu bakımdan tutarlı, uyumlu ve etkin bir hükümet olabileceği, güçlü bir hükümet olarak görev yapabileceği inancındadır. ... Demokrasiyi benimsemiş bir toplumda geçerli olan birlik mutlaka düşüncelerde ve çözümlerde birleşmekle değil düşüncelerdeki ve çözümlerdeki ayrılıklara rağmen milletin mutluluğu, ülkenin esenliği ve demokrasinin bütün kurallarıyla ve özgürlükleriyle işlerliği için iyi niyetleri ve çabaları uyumlu kılmakla sağlanan birliktir. İyi işleyen bir demokraside düşünce ayrılıkları, toplumu kargaşaya iç düşmanlığa bunalımlara sürüklemez; tam tersine toplum yaşamını zenginleştirir. Toplum yapısına canlılık kazandırır, her alanda gelişmeyi ve ilerlemeyi hızlandırır. Devleti zayıflatmaz güçlendirir. Milleti bölmez bütünleştirir. Bu anlamda iyi işleyen bir demokrasinin temel koşulu olan geniş görüşlülüğü eleştiriye tahammülü karşı düşüncelere saygıyı en başta hükümet göstermelidir. Hükümetimiz buna kararlı olarak göreve başlıyor. Buna kararlı olduğu için de programının temel unsurları arasında rejimin sıkıntılı yıllarından arta kalmış kırgınlıkları ve kavgaları tarihe gömecek geniş kapsamlı bir genel af çıkarma ve demokrasimizi her bakımdan yüksek bir düzeye eriştirmek üzere düşünce ve inanç özgürlüğü önündeki sınırlamaları kaldırma kararı yer alıyor. ... Ekonomik ve sosyal kalkınma yolunda karşılaşılan güçlükleri ve dengesizlikleri gidermek toplumumuzu bu güçlük ve dengesizliklerden süratle ve en az zararla çıkacak biçimde mutlu ve müreffeh bir yaşama düzeyine ulaştırmak ekonomik ve sosyal politikamızın temel hedefi olacaktır. Bu hedefin gereği olarak içinde bulunduğumuz zor dönemde izlenecek ekonomik politikaların sosyal adalet ilkesine uygun olması dikkatle gözetilecektir. Uluslararası ekonomik konjonktürün zorunlu kılabileceği bazı fiyat ayarlamalarının geniş halk topluluklarını etkilememesi ve hayatı pahalılaştırmaması için gelirlerle fiyatlar arasında sağlıklı adaletli ve dinamik bir dengenin kurulmasına özen gösterilecektir. Ekonomik ve sosyal yapıda kalkınmayı engelleyen her türlü sınırlamayı kaldırma, toplumumuzun gelişmesinin temel dinamiklerini oluşturma, ferdin ve toplumun yarınını teminat altına alma ve daha yüksek bir refah düzeyine ulaştırma amacı ile hür ve demokratik düzen içinde uygulamak üzere aşağıdaki tedbirler dizisini getirmekteyiz. Hükümetimiz geçmişin kırgınlık ve acılarını giderecek karşılıklı bağışlama ve hoşgörüye dayanan bir kardeşlik ortamının kurulmasını ilk görev saymaktadır. Toplumumuzdaki iç barışı korumak üzere düşünce ve inanç suçlarını da kapsayan bir genel af ile orman suçlarına ilişkin affın gerçekleşmesini zorunlu görüyoruz. Düşünce inanç ve ifade hürriyetlerinin ve diğer temel hak ve hürriyetlerin Anayasanın gösterdiği yönde kullanılmasına engel olan ve demokratik anlayışla bağdaşmayan hükümler bu hürriyetlerin varoluş nedenlerine vücut veren ilkelerin ışığı altında gözden geçirilerek düşünce, inanç ve ifade hürriyetlerini sınırlayan bütün kısıntılar, kanunlarımızdan çıkarılacak basın hürriyeti her yönü ile teminat altında tutulacaktır. Adalet hizmetlerinin süratle külfetsiz bir şekilde ve adil ölçüler içerisinde tahakkuku ve vatandaşın adalete olan inanç ve güveninin pekleştirilmesi için gerekli hukuki tedbirler alınacaktır. Kamuya düzen veren temel kanunlar bu amaçla gözden geçirilip tadil tasarıları hazırlanacaktır. ... Cumhuriyet Halk Partisi ile Milli Selamet Partisi’nin temel sorunlara cesaretle inebilen bir programla Hükümet ortaklığı kurabilmiş olmaları gerçek bir huzur döneminin de başlangıcı olacaktır. Kimsenin birbirine kuşku ile bakmadığı bir huzur dönemi olacaktır bu. Ayrı düşüncelerin barış içinde tartışıldığı ve yan yana yaşayabildiği bir dönem olacaktır. Kimsenin kimseyi ezemediği bir dönem olacaktır. Gençliğe kuşkuyla ve korkuyla değil, güvenle ve sevgiyle bakacağız. Siyasal ve sosyal düşünceleri ne kadar ayrı olursa olsun gençlerimiz çocuklarımız arasında kardeşliğin gerçekleşeceği sevginin yeşereceği bir ortam hazırlamayı başta gelen ödevlerimizden biri sayacağız. Böylece toplumsal barış ve huzur ilk filizlerini gençliğimiz içinden verecektir. (Başbakan Bülent Ecevit, 1. Ecevit Hükümeti Programı’ndan) | |
| | | Admin SİTE KURUCUSU
Mesaj Sayısı : 288 Doğum tarihi : 06/12/87 Yaş : 36 Nerden : uşak İş/Hobiler : internet Lakap : SİTE SAHİBİ Kayıt tarihi : 05/08/08
| Konu: Geri: Fotoğraflarla Demokrasi Tarihimiz Salı Ağus. 26, 2008 8:19 pm | |
| İhsan Sabri Çağlayangil, Süleyman Demirel, Bülent Ecevit Başbakan Süleyman Demirel ve Genel Kurmay Başkanı Kenan Evren 2. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün cenaze töreni 12.9.1980 - 31.12.1983 Arası Yeniden Yapılanma DönemiSüleyman Demirel-Kenan Evren ve Bülent Ecevit Alıntı: 24 Ocak 1980’de kabul edilen 'İktisadi İstikrar Tedbirleri'nin aynen devamına karar verildi. İlk iş olarak, anarşinin önüne geçilmesine çalışıldı ve Türkiye'de her gün daha fazla huzur ve sükun tesis edildi. Grev hakkının suiistimali önlendi. İhtiyaç olan petrolü temin edecek döviz sağlandı. Fabrikalar yeniden çalışmaya başladı. Danışma Meclisi kuruldu. Anayasa bu Meclis’ten ve MGK’dan geçerek, millet oyuna sunuldu. Cumhuriyet tarihinde görülmedik bir çoğunlukla Anayasa’ya "Evet" denildi. Danışma Meclisi, parti ve seçim kanunlarını hazırlamaya başladı. Alınan tedbirler sayesinde enflasyon yüzde 30 civarında geriledi. Ancak sermaye piyasasının iyi işlemeyişi yüzünden kredi faizleri yüzde 80-85’e kadar çıktı. Sanayi bundan dolayı bir hayli sıkıntıya girdi. İnşaat ve otomotiv sektörlerinde büyük duraklamalar oldu. Bu arada emisyon da hızla arttı ve 1980 başında 183 milyar lirada bulunan piyasadaki banknot hacmi, 1981’de 386 milyara ve 1982 Eylül’ünde 553 milyar liraya fırladı. Ayrıca esnek kur politikasına geçilmekle de dolar fiyatı 70 liradan 190 liraya ulaştı. Bu dönemde Ulusu Hükümeti (20.09.1980-13.12.1983) Türkiye'yi yönetti. Emekli Oramiral Ulusu'ya hükümeti kurma görevi Devlet Başkanı, Genelkurmay Başkanı ve Milli Güvenlik Konseyi Başkanı Kenan Evren tarafından verildi. Kurulan hükümet, 5 üyeli Milli Güvenlik Konseyi'nden güvenoyu aldı. Hükümet, 1983'te yapılan genel seçimler nedeniyle sona erdi. Ardından da Türkiye'de Özal'lı yıllar başladı. 1983 yılının en önemli olayı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin kurulması olmuştur (15 Kasım 1983). KKTC'yi ilk ve tek tanıyan Türkiye oldu. Bu döneme damgasını vuran bir başka gelişme ise MGK tarafından bir bakanın Yüce Divan'a sevkiydi. Gümrük ve Tekel eski Bakanı Tuncay Mataracı; bakanlığı döneminde "rüşvet almak" iddiasıyla Milli Güvenlik Kurulu (MGK) tarafından 23 Nisan 1981 tarihinde Yüce Divan'a sevkedildi. Mataracı ve 21 arkadaşının yargılanmalarına 15 Haziran 1981'de başlandı. Yargılananlar arasında, Bayındırlık eski Bakanı Şerafettin Elçi ile 'yeraltı dünyasının babalarından olduğu' bildirilen Abuzer Uğurlu da yer aldı. Yargılama, 16 Mart 1982'de sonuçlandı ve Mataracı 36 yıl ağır hapis ve 787 milyon 386 lira para cezasına çarptırıldı. Davada, Şerafettin Elçi beraat etti, diğer sanıklara 10 ay ile 6 yıl arasında değişen hapis cezaları ile çeşitli miktarda para cezaları verildi. Kenan Evren ve Konsey Üyeleri 12 Eylül Dönemi TBMM’den bir görünüm Alıntı: 12 Eylül Her 10 yılda bir darbeye sahne olan Türkiye 1970’li yılları da sancılı geçirdi. CHP'nin iktidarı kıl payı kaçırdığı 1974 seçimlerinden sonra denenen koalisyonlar ve en önemlisi Kıbrıs müdahalesi, ülkeyi içte ve dışta büyük sorunlarla başbaşa bıraktı. Bu dönemde hükümetlere ortak olan MSP Genel Başkanı Necmettin Erbakan ve kurmaylarının dini söylemleri, iç istikrarsızlık, ülkücü-solcu çatışması, solcu liderlere, milletvekillerine, savcı ve hakimlere yönelik saldırılar, Çorum ve Konya olaylarının peşpeşe patlak vermesi, Başbakan Demirel'i ikinci kez koltuğundan edecekti. Askerler iyice huzursuzdular. Yaptıkları uyarıların cevabını alamıyorlardı. On yıllık aradan sonra yine ihtilal gündeme oturmuştu. 12 Eylül sabahı Ankara ve İstanbul sokaklarına bu kez tanklar inmişti. Bu müdahale tüm ordu kademelerinde tam bir uyum içinde yaşama geçiriliyordu. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren ve Kuvvet Komutanları ortak hareketle ihtilali bu kez radyo ve televizyonlardan duyurmuşlardı. Tüm siyasi partiler yine kapatılmış, liderleri ise gözlem altına alınmışlardı. Siyasilerle birlikte binlerce genç ve yaşlı insan mahkemelerde yargılandı; gene idamlar yaşandı. Liderler siyasetten yasaklandı. Rafa kaldırılan 1961 Anayasası'nın yerine Danışma Meclisi kurularak yeni bir anayasa gerçekleştirildi. Evren'in referandumla Cumhurbaşkanlığına seçilmesinden sonra çok partili yaşama, ancak 1983 yılında geçilebildi. Kenan EVREN Turgut ÖZAL Alıntı: 1980 yılından sonra MGK tarafından Devlet eski Bakanı İsmail Özdağlar, 'rüşvet almak' ve 'görevini kötüye kullanmak' iddiasıyla 15 Mayıs 1985 tarihinde Yüce Divan'a sevk edildi. Özdağlar ile ilgili 1 Temmuz 1985'te başlayan yargılama, 14 Şubat 1986'da sona erdi. Davada, dönemin Başbakanı Turgut Özal da tanık olarak dinlendi. Tanık ifadeleri ve dava kanıtlarını 'rüşvet' suçlaması için yeterli görmeyen Yüce Divan, Özdağlar'ı "görevini kötüye kullanmak"tan 2 yıl hapis ve 30 bin lira ağır para cezasına çarptırdı. 1983 yılı genel seçimler sonrasında Cumhurbaşkanı Kenan Evren, hükümeti kurma görevini İstanbul Milletvekili Turgut Özal'a verdi. 24 Aralık 1983'te yapılan güvenoylamasında kullanılan 393 oyun 213'ü 'Kabul', 115'i 'Ret', 65'i çekimser çıktı. Hükümet, 1987'de yapılan genel seçimler nedeniyle sona erdi. (I. Özal Hükümeti 13.12.1983-21.12.1987) Genel seçimler sonrasında Cumhur-başkanı Kenan Evren, hükümeti kurma görevini İstanbul Milletvekili Turgut Özal'a verdi. 30 Aralık 1987'de yapılan güvenoylamasında, kullanılan 443 oyun 290'ı kabul, 153'ü ret yönünde çıktı. Başbakan Özal'ın 9 Kasım 1989'da Cumhur-başkanı seçilmesiyle hükümet sona erdi. (II. Özal Hükümeti, 21.12.1987-09.11.1989) Kenan Evren- Turgut Özal | |
| | | Admin SİTE KURUCUSU
Mesaj Sayısı : 288 Doğum tarihi : 06/12/87 Yaş : 36 Nerden : uşak İş/Hobiler : internet Lakap : SİTE SAHİBİ Kayıt tarihi : 05/08/08
| Konu: Geri: Fotoğraflarla Demokrasi Tarihimiz Salı Ağus. 26, 2008 8:22 pm | |
| Başbakan Bülent Ulusu ve kabinesi Alıntı: 24 Ocak Kararları (24 Ocak 1980) Bu Programın ana hatları şu şekilde özetlenebilir: %32,7 oranında devalüasyon yapılarak günlük kur ilanı uygulamasına gidilmiş, devletin ekonomideki payını küçülten önlemler alınmış, KİT'lerdeki uygulamaya paralel olarak tarım ürünleri destekleme alımları sınırlandırılmış, gübre, enerji ve ulaştırma dışında sübvansiyonlar kaldırılmış, dış ticaret serbestleştirilmiş, yabancı sermaye yatırımları teşvik edilmiş, kar transferlerine kolaylık sağlanmış, yurt dışı müteahhitlik hizmetleri desteklenmiştir. İthalat kademeli olarak libere edilmiş, ihracat; vergi iadesi, düşük faizli kredi, imalatçı ihracatçılara ithal girdide gümrük muafiyeti, sektörlere göre farklılaşan teşvik sistemi ile teşvik edilmiştir. Dövize Çevrilebilir Mevduat (DÇM) uygulamasına son verilmiş, döviz alım satımı serbest bırakılmış, döviz piyasası üzerindeki kontroller kaldırılmış, faiz oranları serbestleştirilmiş ve reel faiz politikası izlenmiş ve en önemlisi fiyat kontrol ve sınırlamaları kaldırılarak piyasa kurallarının geçerliliği hedef alınmıştır. İzlenen politikaların temel amaçları, Türkiye ekonomisini değişen dünya şartlarına göre yeniden yapılandırmak, dışa açmak ve dünya ekonomisi ile entegre ederek küreselleşme eğilimlerinin dışına Türkiye'yi çıkarmamaktır. Bu politikalara bağlı olarak 1980 yılından itibaren ekonominin dışa açılması sonucunda dış ticaret hacminin milli gelir içindeki payı hızla artmıştır. 1980'de ihracatın GSMH'ye oranı %4,2'den, 1997'de %13,5'e yükselmiştir. Uzmanlarca 24 Ocak 1980 ekonomik istikrar kararları ve daha sonra alınan önlemler yapısal değişiklikler içermesi bakımından önceki istikrar programlarından farklı olarak değerlendirilmektedir. Kısa dönemde alınan sonuçlara değinmek gerekirse, 24 Ocak Kararları ile dış rekabete açık ekonomi modeli kurulmuş, karşılaştırmalı üstünlükler gözden geçirilmiş, ihracat artmış, ihracatta sanayi mallarının payı yükselmiş, yabancı sermaye, işçi dövizleri ve turizm gelirleri artmış, artan ithalat talebine bağlı olarak ticaret açığı büyümüş, kapasite kullanım oranlarında dikkat çekici artışlar sağlanmış, reel faiz politikası çerçevesinde mevduatlar yükselmiş, tekstil, inşaat ve hafif sanayi ihracatın lokomotif sektörleri olmuştur. Altın ve döviz üzerindeki kontrollerin kaldırılmasıyla para piyasasının bütün araçları ekonomi içindeki yerini almış, borsa gelişmiş, enflasyon gerileme sürecine girmiştir. Kenan Evren ve Bülent Ulusu Başbakan Bülent Ulusu Alıntı: Türkiye'nin Dünya Barışına KatkısıTürkiye, 1970’lerle birlikte Avrupa’daki yumuşama döneminin yarattığı olumlu ortamın etkisiyle Doğu Avrupa ülkeleri ve kuzey komşusu Sovyetler Birliği’yle ilişkilerini geliştirme imkanı bulabilmiştir. Avrupa’da, totaliter rejimlerin 1980’lerin sonları ve 1990’ların başlarında çökmesi, Varşova Paktı’nın dağılması, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin parçalanması, yeni bağımsız devletlerin ortaya çıkması, Almanya’nın yeniden birleşmesi ve çoğulcu demokrasi ve serbest pazar ekonomilerinin yaygınlaşması gibi çarpıcı değişimler, Doğu-Batı rekabetine ve iki kutuplu sisteme son vermiştir. Aynı zamanda dünya, bölgesel istikrarsızlık ve çatışmalara yol açarak yeni bir barışçıl dönemin başlamasına yönelik umutların ilk anda yarattığı iyimserliğe gölge düşüren etnik milliyetçilik, yabancı düşmanlığı, irredantizm, kökten dincilik ve uluslararası terörizm gibi yeni güvenlik tehditlerinin ortaya çıkışına şahit olmuştur. Türkiye, Soğuk Savaş sonrası dönemde, kendisini Avrupa’dan Orta Asya’ya uzanan geniş bir coğrafi bölgenin, Avrasya’nın merkezinde bulmuştur. Bu bölge, yeni bin yılda jeopolitik önemi artacak olan bir bölgedir. Türkiye, demokrasi ve ekonomik kalkınma alanlarındaki deneyimini ve bölge ülkelerinin büyük bir çoğunluğuyla arasında mevcut olan çeşitli bağları kullanarak, bu ülkelerin dönüşüm çabalarında rol oynamıştır. Bu çerçevede Türkiye, Soğuk Savaş sonrası dönemin ruhunu yansıtan ilk başarılı örnek olan Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatı’nın (KEİ) kurulmasına öncülük etmiş, ayrıca, acil durumlar ve çevre afetleri gibi “yumuşak güvenlik” sorunlarıyla mücade-lede devreye girmek üzere Karadeniz’e kıyısı olan devletlerce tasarlanan Karadeniz Görev Gücü’nün (BLACKSEAFOR) oluşumunda öncü rol oynamıştır. Öte yandan, Türkiye’nin evvelce İran ve Pakistan’la birlikte kurmuş olduğu Ekonomik İşbirliği Teşkilatı’nın (EİT) üye sayısı Türkiye’nin girişimiyle Afganistan, Azerbaycan ve Orta Asya Cumhuriyetleri’ni kapsayacak şekilde artırılmıştır. Soğuk Savaş sonrası dönemde uluslararası barışı koruma faaliyetleri önem kazanmıştır. Türkiye de Somali, Bosna-Hersek, Arnavutluk, Kosova ve Gürcistan örneklerinde olduğu gibi pek çok barışı koruma ve uygulama harekatına katılmıştır. Ayrıca, Afganistan’daki Uluslararası Güvenlik Yardım Gücü’nün (ISAF-II) liderliğini üstlenmiş ve 2002 Haziran-2003 Şubat arasındaki dönemde bu güce yaklaşık 1400 kişilik bir askeri güçle katılmıştır. Halihazırda yaklaşık 220 kişilik bir askeri güçle ISAF’a destek vermeye devam eden Türkiye, BM, NATO ve AB liderliğindeki çeşitli misyonlara katılım ve destek suretiyle dünyadaki çeşitli barışı koruma operasyonlarına katkısını sürdürmektedir. 5. Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’ın cenaze töreni | |
| | | Admin SİTE KURUCUSU
Mesaj Sayısı : 288 Doğum tarihi : 06/12/87 Yaş : 36 Nerden : uşak İş/Hobiler : internet Lakap : SİTE SAHİBİ Kayıt tarihi : 05/08/08
| Konu: Geri: Fotoğraflarla Demokrasi Tarihimiz Salı Ağus. 26, 2008 8:21 pm | |
| 1983-1989 Yılları Arası Özal ve ANAP'lı Yıllar
Başbakan Turgut Özal Alıntı: Turgut Özal, 20 Mayıs 1983 yılında Anavatan Partisi'ni kurdu. ANAP 1983 yılında büyük bir başarıyla seçimlerde oyların yüzde 45'ini alarak 211 milletvekili çıkardı. 1989'a kadar sürecek Özal dönemi böylece başladı. 1'nci Özal Hükümeti 24 Aralık tarihinde TBMM'den güvenoyu aldı. ANAP 1984 yılı Mart ayında yerel yönetimlerde de iktidarı kazandı. 13 Nisan 1985'te yapılan ilk Büyük Kongre'de tekrar genel başkanlığa seçilen Özal, 1987 yılında yapılan genel seçimlerde de 292 milletvekili çıkararak TBMM'de çoğunluğu sağladı. 2'nci Özal Hükümeti 21 Aralık 1987'de açıklandı. 18 Haziran 1988'de yapılan ANAP'ın 2'nci Büyük Kongresi sırasında Özal'a suikast girişiminde bulunuldu. Özal bu saldırıda elinden yaralandı. Özal aynı gün tekrar oy birliği ile genel başkanlığa seçildi. 1 Kasım 1987 yılı seçimlerinde ANAP'ın oyları yüzde 36'ya geriledi. Özal bir karar daha verdi ve Cumhurbaşkanlığına aday oldu. 31 Ekim 1989 yılında yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ikinci turda aldığı 262 oyla 8. Cumhurbaşkanı olarak Çankaya Köşkü'ne çıktı. Özal, Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturduğunda tarih 9 Kasım 1989'u gösteriyordu. Çankaya günleri yaklaşık 3,5 yıl süren Özal, 17 Nisan 1993 tarihinde kalp krizinden hayata veda etti. Başbakan Turgut Özal Cumhurbaşkanı seçilince, Başbakanlık görevinden ayrıldı. Cumhurbaşkanı Özal, hükümeti kurma görevini, Erzincan Milletvekili Yıldırım Akbulut'a verdi. 15 Kasım 1989'da yapılan güvenoylamasında kullanılan 373 oyun 278'i kabul, 95'i ret çıktı. 73 milletvekili oylamaya katılmadı. 15 Haziran 1991'de yapılan ANAP Olağan Büyük Kongresi'nde Mesut Yılmaz'ın ANAP Genel Başkanı seçilmesiyle Akbulut, Başbakanlıktan ayrıldı. Hükümeti kurma görevi, Cumhurbaşkanı Turgut Özal tarafından Rize Milletvekili Mesut Yılmaz'a verildi. 5 Temmuz 1991'de yapılan güvenoylamasında kullanılan 418 oyun 265'i kabul, 153'ü ret çıktı. 1991 erken genel seçimleri nedeniyle hükümet sona erdi. Başbakan Turgut Özal ve ABD Başkanı George Bush Kenan Evren - Erdal İnönü - Turgut Özal Başbakan Turgut Özal ve Milli Güvenlik Konseyi Üyeleri Alıntı: Özal ve ANAP"... Muhterem milletvekilleri, 6 Kasım 1983 seçimleri ile Türkiye'de yeni bir dönem başlamıştır. Bir defa daha milli iradenin tecellisi neticesinde teşkil olunan Yüce Meclisimizin milli tarihimizde alacağı yer her bakımdan çok mühim olacaktır. Türkiye Cumhuriyeti’nin 60'ıncı yılını idrak ettiğimiz 1983 yılı, inşallah Aziz Milletimizin yepyeni bir kalkınma ve ilerleme hamlesinin başlangıcı olarak anılacaktır. 6 Kasım seçimlerinde Yüce Türk Milleti o yanılmaz sağduyusu ile demokratik nizama olan inancını ve sahipliğini en güzel şekilde ortaya koymuştur. Büyük Önder Atatürk'ün, 'Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir" düsturu, değerinden bir nebze kaybetmeksizin gönüllerimizde yaşamaya devam etmektedir. Bu vesile ile Başkomutan Atatürk'ün çizdiği yoldan ayrılmayarak millet iradesinin gerçekleşmesini sağlayan ve demokrasiye bağlılığını bütün dünyaya bir daha ispat eden Türk Silahlı Kuvvetleri’ne huzurlarınızda şükranlarımı sunuyorum. Hükümetimiz milliyetçi ve muhafazakar, sosyal adaletçi, rekabete dayalı serbest piyasa ekonomisini esas alan bir hükümettir. Milliyetçilik anlayışımız, Anayasamızda ifadesini bulan, Türk Milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi koruyan bir muhtevaya sahiptir. Türk Milletini, Türk Vatanını ve Türk insanını sevmeden, benimsemeden, Türk Devleti’nin iyi idare edilebileceğine inanmıyoruz. Atatürk'ün milliyetçilik konusundaki görüşlerine bağlı Türk Milliyetçiliği anlayışımız, icraatımızın temel düşüncesini teşkil edecektir. Muhafazakarlık anlayışımız, milli, manevi ve ahlaki değerlerimize, kültürümüze, tarihimize, örf adet ve geleneklerimize bağlılığımızın bir ifadesidir. İyi olanın, güzel olanın, kıymetli olanın muhafazasıdır. Asla tutucu, mutaassıp ve yeniliklere kapalı değiliz. Aksine, ilerlemeye açık, medeni, müreffeh, büyük ve kudretli bir Türkiye, en büyük emelimizdir. Türkiye’yi, yepyeni, kavgasız, ileri ve modern bir ülke haline getirmeye azmetmiş olarak işe başlıyoruz. Hükümetimiz sosyal adaletçi bir hükümettir. Sosyal adaletçilik, sadece belirli ideolojilerin, peşin hükümlü, kalıplaşmış formüllerin inhisarında değildir. Sosyal adaletçilik, fukaranın yanında bulunmak, lafla olmaz. Bizim programımız, 'Ortadirek' dediğimiz işçi, memur, esnaf, çiftçi ve emekliye müşahhas, pratik ve gerçekçi çareler getiren sosyal adaletçi bir programdır. Aziz milletimizin mukaddes addettiği değerler sosyal adaletçiliğe en büyük önemi vermektedir. Bizim kıymet hükümlerimiz içinde, komşusu aç yatarken tok uyumanın kötülüğü vardır. Kişinin kendi nefsi için istediğini bir başkası için de istemesi şart koşulmuştur. Bir bedenin uzuvları gibi toplumdaki fakir-fukaranın ızdırabının toplumun tamamını tesiri altına alacağına inanılmıştır. Türk toplumunu yaşatan, bütün siyasi, sosyal ve ekonomik krizlere rağmen dipdiri ayakta tutan bu sosyal değerler, ekonomik tedbirlerle de desteklenince, sosyal adalet, sosyal güvenlik ve sosyal barış sağlanacaktır. İlk hedefimiz, aşırı enflasyonu kontrol altına alarak dar gelirlinin belini büken pahalılığı önlemek için fiyat artışlarını yavaşlatmaktadır. Aşırı enflasyonun olduğu her ülkede gelir dağılımı hep fakirin, dar gelirlinin aleyhine gelişmiştir. Enflasyonu yüzde onların altına indirmedikçe gelir dağılımını düzeltemeyiz. Bu bakımdan, hakiki ve gerçekçi sosyal adalet anlayışına sahip hükümetimizin ilk hedefi, enflasyonla her ne pahasına olursa olsun mücadele etmektir. Sayın milletvekilleri, Hükümetimiz, rekabete dayalı serbest pazar ekonomisini esas almaktadır. Bizim uygulayacağımız ekonomik politikalar, bize has, bizim şartlarımıza uygun politikalar olacaktır. Hükümet olarak hiçbir zaman enflasyonla mücadele politikamızdan taviz vermeyeceğiz. Çünkü vereceğimiz her taviz, enflasyonun bir puan bile artması, orta direğin aleyhinedir. İktisadi gelişimin hızlandırılması, sosyal dengenin iyileştirilmesi, fertlerin kabiliyet ve çalışmalarına göre gelişme arzularının teşvik edilmesi, gruplar arasındaki gelir dağılımı farklılıklarının pratik ölçüler içinde azaltılması, bölgeler arası gelişmişlik farklılıklarının asgariye indirilmesi, fakirliğin kaldırılarak refahın yaygınlaştırılması iktisadi gelişme politikamızın esaslarını teşkil eder. Toplumdaki çeşitli grup menfaatlerinin bir bütünün tamamlayıcı unsurları olduğuna, bunların ahenkli bir şekilde milli menfaatler çerçevesinde birbiriyle telif edilebileceğine inanıyoruz. Ekonominin tabii kanunları içinde gelişmesini sağlamak üzere, ülke menfaatleri doğrultusunda müdahale ve tehditlerin asgariye indirilerek, rekabet şartlarının hakim kılındığı serbest pazar ekonomisinin uygulanması ekonomik sistem tercihimizdir. Büyük halk kitlelerine yeterli, kaliteli ve ucuz mal ve hizmet sunulmasının en iyi şekilde bu sistem içerisinde mümkün olabileceğine inanıyoruz. Sayın üyeler, iktisadi kalkınmada devletin esas fonksiyonu tanzim edici, fertlerin ve kuruluşların iktisadi münasebetlerini düzenleyici, ihtilafların halli, iktisadi istikrarın sağlanmasına matuf sık sık değişmeyen kaideler koyması ve engellerin kaldırılarak verimin yükseltilmesidir. Devletin tanzim edici ve yönlendirici fonksiyonu genel seviyede olmalı, detaylara müdahale edilmemelidir. İktisadi kalkınmada devletin doğrudan yürüteceği faaliyetler genel olarak bütün millete hizmet veren, esas itibariyle alt yapı mahiyetindeki işlerin yapılmasıdır. Bütün milletin istifadesine açık olabilecek orman, su, maden, enerji gibi sahalar devletin varlığı olarak düşünülmelidir. Bahis konusu tabii kaynakların mülkiyeti devlet tasarrufunda olmak1a beraber, geliştirme ve işletme hakları devletin koyacağı esaslar içinde fertlere veya fertlerin bir arada kuracağı teşebbüslere bırakılabilir. Devlet sanayi ve ticarete ana prensip olarak girmemelidir. İstisna olarak geri kalmış bölgelerde sınai tesisler kurabilirse de bu teşebbüsler kısa zamanda millete devredilmelidir. Sanayi ve ticarette devletin esas rolü tanzim ve teşvik edici olmasıdır. İktisadi faaliyetlerde devlet vatandaşın rakibi değil, aksine ona hizmet eden, gelişmesini kolaylaştıran bir yardımcıdır. Sanayi, tarım ve ticarette mal ve hizmet üretiminin en süratli ve verimli şekilde yapılabilmesi, fertlerin kabiliyetlerini ve teşebbüs güçlerini iktisadi gelişmenin temel unsuru sayan bir sistem içinde mümkün olabilir. Hür teşebbüsü meydana getiren ferdi işletmeler, kooperatif ve şirketler sistemin teme1 uygulama vasıtalarıdır. Aziz milletvekilleri, iktisadi ve sosyal gelişmenin hedefi insanların daha mutlu hale gelmesine, insanların yücelmesine yöneliktir. Kalkınma insan içindir. Adalet ve hürriyet insan içindir. Demokratik rejim, insan hak ve hürriyetlerinin en iyi şekilde korunması içindir. Temelinde insana sevgi ve saygının, insana hizmetin esas alınmadığı hiç bir hareketin anlamı yoktur. Ülkemiz, insanımızın çalışkanlığı ve kabiliyeti, tabii kaynakları ve coğrafi avantajlarıyla gelişmişliğin zirvesinde yer almaya layıktır. Bu cennet vatan, tarih boyunca dünyanın en ileri medeniyetlerini bağrından çıkarmanın haklı gururuna, bu Aziz Millet de gelişmiş ve medeni olmanın tarihi tecrübesine sahiptir. Milletler arasındaki medeniyet yarışında geri kalmamızın meşru ve makul bir sebebi olamaz. Milletimize doğru hedefler gösterildiği, önüne konulan manialar kaldırıldığı, birlik ve beraberliği bozulmadığı müddetçe aşamayacağı engel, çözemeyeceği mesele yoktur. Bir taraftan sosyal ve iktisadi meselelerimizi çözmeye uğraşırken, gelişmiş ülkelerle aramızdaki farkın tedricen kapatılmasını da ihmal edemeyiz. Türkiye'nin kendi kabuğuna çekilmiş, sadece kendine yeterli bir ülke olması hoş görülemez. Böyle bir yaklaşımda kalkınmanın hızı yavaş, maliyeti yüksektir. Sayın üyeler, toplumumuzun tam anlamıyla hemfikir olduğu hususun kalkınma ve huzur olduğunu biliyoruz. Kalkınma bir bütündür. Sosyal ve iktisadi gelişme arasında ahenk ve dengenin sağlanması kalkınmanın temel şartıdır. Hükümetimizi, meselelerimizde iktisadi politikanın ağır bastığının şuuru içerisinde, hedefleri ve araçları birbiriyle ahenkli bir iktisadi politikanın takibini zaruri görmektedir. İstikrar içinde gelişen bir ekonomide sosyal meseleler daha kolay, daha süratli çözülür. Huzursuzluğu meydana getiren sebeplerin büyük bir kısmı kendiliğinden ortadan kalkar. Büyük Atatürk'ün ifade ettiği gibi, “Hiç bir zafer iktisadi zaferlerle taçlandırılmadıkça kalıcı ve devamlı olamaz.” (Başbakan Turgut Özal, 1. Özal Hükümeti Programı’ndan) Başbakan Turgut Özal Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde oy kullanırken.. Başbakan Turgut Özal yurt gezilerinde.. Başbakan Turgut Özal yurt gezilerinde | |
| | | Admin SİTE KURUCUSU
Mesaj Sayısı : 288 Doğum tarihi : 06/12/87 Yaş : 36 Nerden : uşak İş/Hobiler : internet Lakap : SİTE SAHİBİ Kayıt tarihi : 05/08/08
| Konu: Geri: Fotoğraflarla Demokrasi Tarihimiz Salı Ağus. 26, 2008 8:23 pm | |
| Başbakan Turgut Özal ve eşi Semra Özal bir yurt gezisinde Başbakan Turgut Özal denetlemede.. Başbakan Turgut Özal İbrahim Tatlıses ile şarkı söylerken.. Başbakan Turgut Özal Ankara Altınpark’ta Cumhurbaşkanı Kenan Evren Yurt Gezisinde Cumhurbaşkanı Kenan Evren ve Nikolai Chavusesku Cumhurbaşkanı Turgut Özal ve Başbakan Yıldırım Akbulut Alıntı: ANAP İKTİDARI I. Özal Hükümeti (13.12.1983-21.12.1987): Genel seçimler sonrasında Cumhurbaşkanı Kenan Evren, hükümeti kurma görevini İstanbul Milletvekili Turgut Özal'a verdi. 24 Aralık 1983'te yapılan güvenoylamasında kullanılan 393 oyun 213'ü kabul, 115'i ret, 65'i çekimser çıktı. Hükü-met, 1987'de yapılan genel seçimler nedeniyle sona erdi. Bu dönemde TBMM Başkanlığı’nı Nec-mettin Karaduman yaptı. II. Özal Hükümeti (21.12.1987-09.11.1989): Genel seçimler sonrasında Cumhurbaşkanı Kenan Evren, hükümeti kurma görevini İstanbul Milletvekili Turgut Özal'a verdi. 30 Aralık 1987'de yapılan güvenoylamasında, kullanılan 443 oyun 290'ı kabul, 153'ü ret yönünde çıktı. Başbakan Özal'ın 9 Kasım 1989'da Cumhurbaşkanı seçilmesiyle hükümet sona erdi. Daha sonra Başbakan olarak siyaset sahnesine çıkacak olan Yıldırım Akbulut, 1. Özal Hükümeti döneminin TBMM Başkanı’ydı. Akbulut Hükümeti (09.11.1989-23.06.1991): Başbakan Turgut Özal Cumhurbaşkanı seçilince, Başbakanlık görevinden ayrıldı. Cumhurbaşkanı Özal, hükümeti kurma görevini, Erzincan Milletvekili Yıldırım Akbulut'a verdi. 15 Kasım 1989'da yapılan güvenoylamasında kullanılan 373 oyun 278'i kabul, 95'i ret çıktı. 73 milletvekili oylamaya katılmadı. 15 Haziran 1991'de yapılan ANAP Olağan Büyük Kongresi'nde Mesut Yılmaz'ın ANAP Genel Başkanı seçilmesiyle Akbulut, Başbakanlıktan ayrıldı. I. Yılmaz Hükümeti (23.06.1991-20.11.1991): Hükümeti kurma görevi, Cumhurbaşkanı Turgut Özal tarafından Rize Milletvekili Mesut Yılmaz'a verildi. 5 Temmuz 1991'de yapılan güven-oylamasında kullanılan 418 oyun 265'i kabul, 153'ü ret çıktı. 1991 erken genel seçimleri nedeniyle hükümet sona erdi. 1989-1991 yılları arasında yani Akbulut ve 1. Yılmaz hükümeti döneminde TBMM Başkanı İsmet Kaya Erdem oldu. Başbakan Mesut Yılmaz tatilde | |
| | | Admin SİTE KURUCUSU
Mesaj Sayısı : 288 Doğum tarihi : 06/12/87 Yaş : 36 Nerden : uşak İş/Hobiler : internet Lakap : SİTE SAHİBİ Kayıt tarihi : 05/08/08
| Konu: Geri: Fotoğraflarla Demokrasi Tarihimiz Salı Ağus. 26, 2008 8:23 pm | |
| 1989-1991 Yılları Arası DYP-SHP ve DYP-CHP Koalisyonları DönemiBaşbakan Süleyman Demirel D.Y.P Grup Toplantısında Alıntı: VII. Demirel Hükümeti (20.11.1991-25.06.1993): 1991 erken genel seçimleri sonrasında hükümeti kurma görevi Cumhurbaşkanı Turgut Özal tarafından Isparta Milletvekili Süleyman Demirel'e verildi. Demirel, DYP ve SHP'nin katılımıyla bir koalisyon hükümeti kurdu. 30 Kasım 1991'de yapılan güvenoylamasında kullanılan 444 oyun 280'i kabul, 164'ü ret çıktı. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın ölümünden sonra, 16 Mayıs 1993'te Süleyman Demirel'in Cumhurbaşkanı seçilmesi ile hükümet istifa etti. Başbakan Süleyman Demirel ve K.K.T.C Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş Başbakan Süleyman Demirel yurt gezisinde Başbakan Süleyman Demirel TBMM'de.. Süleyman Demirel ile Hüsamettin Cindoruk Başbakan Süleyman Demirel yurt gezisinde... 1980 Sonrası Türkiye Ekonomisi Alıntı: Uzmanlara göre söz konusu istikrar programı(24 Ocak 1980) ile ihracatın ve döviz gelirlerinin artırılması, enflasyonun kontrol altına alınması ve ekonominin dışa açılarak uluslararası rekabet ortamına uygun dinamik bir yapıya kavuşturulması amaçlanmıştır. İstikrar Programı ile öngörülen başlıca tedbirler şunlardır. - Döviz gelirlerini artırıcı tedbirler, - İthalatın libere edilmesine yönelik tedbirler, - Fiyat oluşumu ile ilgili tedbirler, -Yabancı sermaye ile ilgili tedbirler, - İdari tedbirler, - Para politikası ile ilgili tedbirler. Döviz Gelirlerini Artırıcı Tedbirler: 24 Ocak 1980 tarihinde, Türk Lirası dolar karşısında yaklaşık yüzde 49 oranında devalüe edilerek dolar kuru 47 TL'den 70 TL'ye çıkarılmıştır. 1 Temmuz 1981'den sonra ise günlük kur ayarlamalarına başlanmıştır. İhraç ürünlerine dış pazarlarda rekabet gücü kazandırılması ve ihracatta sanayi mamullerinin payının artırılması amacıyla yeni teşvikler uygulamaya konmuştur. Bu uygulamalar sonucunda ihracat gerek döviz getirisi açısından gerekse miktar açısından üç yılda iki katına yakın artmış, ihracatın GSMH içindeki payı 1979'da yüzde 4,1'den 1982'de yüzde 10,5'e yükselmiştir. Aynı dönemde ithalatta alınan damga vergisinin oranı yüzde 25'ten yüzde 1'e indirilmiştir. 24 Ocak kararlarının en önemli ve belirleyici öğelerinden biri fiyat politikalarının piyasa koşullarında belirlenmesidir. Bu çerçevede fiyat denetimi ile ilgili komisyonun görevine son verilmiştir. Kamu kesiminin ürettiği mal ve hizmetlerin fiyatı yüzde 100-400 arasında artırılarak, temel malların kapsamı sınırlanmıştır. Gübre, kömür, elektrik, demir ve denizyolu "yük" taşımacılığı dışında kalan tüm mal ve hizmetlerin fiyatının ilgili kamu kuruluşu tarafından serbestçe saptanabilmesine imkan tanınmıştır. İstikrar programında iç pazarın rekabete açılmasının gerekliliği belirtilmiştir. Yabancı sermaye girişini özendirmek amacıyla ise yönetimsel ve yasal düzenlemelere gidilmiştir. Yabancı Sermayeyi Teşvik Kararı (6224 sayılı) ve Çerçeve Kararnamesi doğrultusunda daha sonra çıkarılan kararlarla yabancı sermaye teşvik edilmiştir. 1980'de 97 milyon dolar olan yabancı sermaye girişi izni, 1981 yılında 337 milyon dolara yükselmiştir. Faiz oranlarının piyasa koşullarına bırakılması ile faiz oranları hızla artmış, 1 Temmuz 1980 tarihinden sonra kredi faizleri ile vadeli tasarruf mevduatı faizleri tümüyle serbest bırakılmıştır. 24 Ocak istikrar programında hedeflendiği gibi para arzı artışı oranı ilk üç yılda giderek azaltılmıştır. Bunda Merkez Bankası kredilerinin önceki yıllara oranla daha az kullanılması etkili olmuştur. Bankalar sistemi aracılığı ile kaynak yaratılmaya başlanmasıyla kamu kesimi yerini özel sektöre bırakmaya başlamıştır. GSMH içerisinde kamu harcamalarının oranı yüzde 27-28'den, yüzde 20-21 dolayına inmiş, kamu gelirlerinin GSMH'ya oranı da vergi düzenlemeleri sonucu yüzde 18 dolayına yükselmiştir. 1 Ocak 1981'de yürürlüğe giren yeni vergi düzenlemeleriyle gelir dilimleri yeniden düzenlenerek ücretli kesim üzerindeki vergi yükü azaltılmıştır. Sermaye ortaklıkları, kooperatifler ve vakıf gibi kuruluşlardan alınan vergilerde de yeni düzenlemeler yapılarak ortaklıkların pay sahiplerine dağıttıkları karlar üzerinden alınan vergi oranları azaltılmıştır. İhracata yönelik mal ve hizmetleri üretenler ve ihracatçılar için özel istisna ve bağışıklıklar getirilmiştir. Ek olarak, taşınmaz mal alım-satımıyla dayanıklı tüketim mallarının alım-satım vergisi ve yıllık vergiler artırılmıştır. 1984 yılında, kur politikalarında esneklik sağlanmıştır. 1986 yılının sonlarına doğru kur belirleme sistemi yeniden gözden geçirilmiş ve bankaların, döviz satış kurunda T.C. Merkez Bankası kurunu aşmamak koşuluyla döviz alış kurlarını serbestçe belirleyebilecekleri açıklanmıştır. Bu dönemde ithalat rejiminde önemli değişiklikler yapılmıştır. 1984 yılında I ve II sayılı Liberasyon Listeleri yürürlükten kaldırılmış ve tamamen yeni bir sisteme geçilmiştir. Yeni sistemde ithali yasak olan mallara "İthaline Müsaade Edilmeyen Mallar Listesi"nde yer verilirken, ithali izne tabi mallar "Müsaadeye Tabi Mallar Listesi"nde gösterilmiştir. Ekonominin tümünü kapsayan bu İstikrar Programı başarıyla uygulanmış ve 1980-1987 döneminde olumlu gelişmeler kaydedilmiştir. Bu gelişmeleri şu şekilde özetleyebiliriz; 1980 yılında reel GSMH büyüme oranı negatif yüzde 2,3 (yeni seri) iken, 1982 yılında yüzde 3,1, 1984 yılında yüzde 7,1, 1985 yılında yüzde 4,3 olarak gerçekleşmiştir. 1986 yılında iç talepteki artış ve petrol fiyatlarındaki düşmenin yarattığı uygun koşulların da katkısıyla büyüme hızı hedefin üzerinde gerçekleşmiştir. Bu süreç 1987 yılında da devam etmiş, 1986 yılında yüzde 6,8'i bulan büyüme hızı izleyen yıl yüzde 9,8 olmuştur. Ekonomik büyüme oranlarında görülen bu artış kamu kesimi yatırım-tasarruf farkının artmasına neden olmuştur. Kamu kesiminin borçlanma gereği ise 1980 yılında GSMH'nın yüzde 8,8'i (yeni seri) iken 1983 yılında GSMH'nın yüzde 6'sı, 1986 yılında GSMH'nın yüzde 3,7'si, 1987 yılında ise GSMH'nın yüzde 6,1'i olarak gerçekleşmiştir. Bu dalgalanma, piyasalarda arz-talep dengesizlikleri yaratarak enflasyon hadlerinin yükselmesine neden olmuş ve 1981-1987 yılları arasında deflatör ortalama olarak yüzde 38 artarken, 1988 yılında yüzde 69,7 seviyesine çıkmıştır. Kişi başına milli gelir ise 1980 yılında 1.539 dolar iken 1987 yılında 1.636 dolara yükselmiştir. 1980 yılında yüzde 17,2 (yeni seri) olan kamu gelirlerinin GSMH içindeki payı 1983 yılında yüzde 16,5, 1985 yılında yüzde 13,0 ve 1987 yılında yüzde 13,9 olarak gerçekleşmiştir. 1980 yılında yüzde 20,3 (yeni seri) olan kamu harcamalarının GSMH içindeki payı 1983 yılında yüzde 18,8, 1985 yılında yüzde 15,3 ve 1987 yılında yüzde 17,4 olarak gerçekleşmiştir. 1980'li yıllarda uygulanan liberal politikalar sonucunda dış ticaret hacmi hızla genişlemiştir. 1980 yılında 2.9 milyar dolar olan ihracatımız 1987 yılında 10.2 milyar dolara ulaşarak yaklaşık 4 kat artmıştır. İhracatın ithalatı karşılama oranı ise 1980 yılında yüzde 30 seviyesinden 1987 yılında yüzde 72'ler seviyesine yükselmiştir. İhracattaki kompozisyonda da hızlı bir değişim meydana gelmiş ve sanayi ürünleri ihracatı hızla artarak toplam ihracatın içerisindeki pay yüzde 70'ler seviyesine yükselmiştir. İhracatın pazar açısından analizi yapıldığında ise en büyük pazarın Avrupa Birliği ülkeleri olduğu görülmektedir. 1971-1980 döneminde Türkiye'ye gelen toplam yabancı sermaye tutarı 100 milyon dolar civarında iken, 1980 yılından itibaren hızla artmıştır. 1981 yılında izin verilen yabancı sermaye tutarı 337 milyon dolar iken bu tutar 1987 yılında 655.2 milyon dolara yükselmiştir. 1980 yılında yüzde 8,5 olan hizmetler sektörünün toplam yabancı sermaye izinleri içerisindeki payı, 1987 yılında yüzde 52,9'a yükselmiştir. Fiili yabancı sermaye girişi ise 1980 yılında 35 milyon dolar iken 1987 yılında 239 milyon dolara yükselmiştir.Yabancı sermayeli kuruluşların sayısı ise 1980 yılında 78 iken 1987 yılında 836'ya yükselmiştir. 1986-1989 döneminin ilk yarısında ekonomide canlılık, ikinci yarısında ise durgunluk görülmüştür. 1986 yılında iç talepteki artış, petrol fiyatlarındaki düşmenin yarattığı uygun uluslararası koşulların da katkısıyla ekonominin hedeflenen uzun dönem büyüme hızının üzerinde büyümesine yol açmıştır. Bu süreç 1987 yılında da devam etmiş ve büyüme hızı yüzde 9,8 olarak gerçekleşmiştir. 1987 yılında Türkiye'nin ihracatı 10 milyar dolar, ithalatı ise 14 milyar dolar olarak gerçekleşmiş ve dış ticaret açığı 4 milyar dolara ulaşmıştır. Bu yıl cari işlemler dengesindeki açık 1986 yılına göre bir düşüş kaydederek 806 milyon dolara inmiştir. 1988 yılına kadar bu politikaları başarıyla uygulayan Türkiye, mevcut kurulu kapasitesini artıramaması ve kısa ömürlü sermaye stokunu yenileyememesi nedeniyle dur-kalk diye tanımlanabilecek istikrarsız bir büyüme ortamına girmiştir. 1988 ve sonrasında, ödemeler dengesindeki olumlu gelişmeler dışında, işsizlik yüksek seviyesini korumuş, bütçe açıkları artmış ve buna paralel olarak fiyat artışları hızlanmıştır. 1989 yılında bu gelişmeler paralelinde toptan eşya fiyatları endeksi yüzde 63,9 oranında artarken, reel GSMH büyüme hızı yüzde 1,6 oranında gerçekleşmiştir. Plan döneminin son yılında, kamunun, alt yapı yatırımlarında belli hedeflere ulaştıktan sonra bu alana yönelik kaynak tahsislerini azaltması, cari işlemler dengesinde elde edilen fazla, yeni bir ekonomik döneme geçişe imkan vermiştir. Cumhurbaşkanı Turgut Özal ve Başbakan Süleyman Demirel.. | |
| | | | Fotoğraflarla Demokrasi Tarihimiz | |
|
Similar topics | |
|
Similar topics | |
| |
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |